Şu asrın gelgitleri, buhranları, siyasî
ve ekonomik sarsıntılar, insanî ve ahlâkî bazda çukurlaşma, artarak devam eden,
insanı insanlığından utandıran zulümler adeta nefesini kesiyor iman ve vicdan
ehlinin.
Toplu yönelişler hakka ve topluca gazaba
doğru hızla ilerleyişler yaşanıyor. Kitlesel yaşanıyor yaşanan iyi ve kötü,
güzelllik ve çirkinlikler hep kitlesel...Kitle iletişim araçları ve globalleşen
dünyada ezilen, küçülen, savrulan halife sıfatıyla yaratılan en şerefli mahluk
insan; nesneye ve çokluğa kurban oluyor. Artan haberleşme ağları ve araçlarıyla
didik didik olan ilişkiler ilgiler...
Araç ve gereç bolluğu yaşanmakta her
kalemde. İsteyen istediğine bir çırpıda sahip olabiliyor ayağına
getirtebiliyor. Nesneler çeşitlenmekte, renklenmekte ve sürekli yenilenmekte.
Nesne bolluğunda ruhun kıymetini yitirdiği bir çağdayız. Dumura uğramış duygular,
pörsüyen güven, anlamını yitiren sevgi ve muhabbet sözcükleri. Bakışlar gri ve
mat. Davranışlar hoyrat. Gözbebeklerinde sevgiye açlık ve bir o kadar hayal
kırıklıkları. Bir gariplik bir acayiplik bir müphemlik rüzgarı esiyor her
yanda. Katarak önüne umutları sürüklüyor meçhul yerlere. Titrek bakışlı ve
utangaç bir çocuk gibi köşelerde kaldı kardeşlik ve dostluk. Belli belirsiz
duygularla çalkalanan yüreklerde hep bir hasret. Ötelere taa uzaklara dalan
bakışlar. Hep uzaklarda aranır nedense yitirilenler. Oysa hep başucundadır
aradıkların.
Yolu gözlenen, hasreti çekilen, beklenen
sabırsızca; kendisidir insanın. Bir el kalksa, bir ses yükselse, biri dur dese
zulme, biri bir ışık yaksa, aydınlık gelse çağa, dağılsa zulmet keşke. Kalkacak
el, yükselen ses, ayağa kalkacak kişi, ışığı yakacak biri ve o beklenen kişi
kendisidir insanın. Meyusiyet, bıkkınlık, bezginlik ve kırık umutların yerine
yeni umutlar yeşertecek, güç verecek el verecek ve can verecek sensin demeli
herkes kendine. Ölü toprağı serpilmiş başını silkeleyip kalkacak ve karanlığı
yaracak nurun askeri ben olmalıyım demeli. Sokaklarda amansızca savrulan ve
harcanan gençliğin elinden tutan ben olmalıyım demeli. Kirlenmiş, zehirlenmiş,
boğazına kadar batmış ve çaresizce çırpınan körpe dimağlara Allah'ın ipini
uzatan ben olmalıyım. Delik deşik olmuş parçalanmış iffet, hayâ, namus, erdem
ve haysiyeti yeniden tamir edecek, topluma hatırlatacak ben olmalıyım demeli.
Bu ümmet savrulmuş, bu coğrafya yağmalanmış, bu iklimler kuraklaşmış. İslam'ın
âb-ı hayatını verecek nehir benim, göl benim, ark benim demeli. Yarını yok bu
işin. Tez elden kalkmak gerek, fecir yakın ise de geceden çıkmak gerek. Günün
imarı için geceye mimar gerek. Kalkmalı, yürümeli, koşmalı, imar etmeli, ama
kim? Bakmayacak sağa sola, gelmeyeni saymayacak, ben varım diyecek Ali yürekli
o kişi benim. Hasta ruhlara âb-ı hayat sunacak hekim ben olmalıyım. Bu
çatlaklara bu yaralara bu iniltilere İslam'ın ilacı gerek. Adaleti, İlâhî
düzeni, İslam’ın baharını getirecek nefer benim demeli. Dağılmış, hırpalanmış,
baykuşlar tünemiş aileler, annesiz, babasız yavrular, eşsiz sahipsiz kadınlar,
terk edilmiş, evinden men edilmiş babalar, yetimler sahipsizler için çare
olacak İslami çözümleri insanlıkla buluşturacak ben olmalıyım.
Kim, Kim, Kim? neden? Niçin, Nasıl?
Uzaklara dalan bakışlar, uzun ve boş bekleyişler...Benim. Ben varım diyemeyen
benlikler yüzünden. Evet İslam merhem, tiryak, ilaç, muştu, imar eden, yeşertip
canlandıran âb-ı hayattır. Yok vallahi başka çare. Billahi ona muhtacız,
tallahi gelmez ise İslam perişanlığımız asla bitmeyecek. And olsun ki bu
kahreden yuvarlanış ve bekleyişler bu acılar İslam gelmeden durmayacak.
Eyy huzur arayanlar, heyy sağa sola
bakanlar, veyl o putlaşmışlardan medet umanlar, yazık size her geçen gün
iffetten, insaftan ve insanlıktan uzaklaşanlar. Nereye bu gidiş, nereye kadar
bu çukura yuvarlanış? Allah'tan onun azabından korkma zamanı gelmedi mi.
Fefirru İlallahi(Allah'a kaçınız)Allah’a dönmeli tez elden. Bu inat ve ayak
direme bu şeytani yollara sapma nereye kadar? Keşke bilseydiniz İslam’ın
güzelliğini, adalet ve huzurunu. Keşke o güzellikleri sizlere yansıtacak kadar
parlak bir ayna olabilsek... Keşke ben, sen, hepimiz ayna olabilsek hakkın
güneşini yansıtan bir ayna keşke...