Siyonistin sözde Ordu Sözcüsü Daniel Hagari,
geçtiğimiz gün "HAMAS bir fikirdir, yok edilebileceğini düşünenler
yanılıyor" açıklamasını yaptı. Oysa aynı Siyonistler, 7 Ekim sonrası
başlattıkları vahşi soykırımlar sonrası HAMAS’ı, Kassam’ı yok etmeden
durmayacaklarını söylüyorlardı. Ama aradan dokuz ay geçti, HAMAS’ı yok etmek
için Gazze’ye saldıran işgalci israil’in katlettiği elli bin sivilden yirmi
bine yakını çocuk, on bin civarı da kadınlardan oluşuyor.
Siyonist işgalci bu süre zarfında bu kadar Kassam
askeri öldürdük diyemedi, diyemezler de… Ancak siyonist teröristlerin savaş
anlayışı dünya tarihindeki hiçbir savaş kuralına benzemiyor. Çünkü onların
anlayışına göre öldürdükleri bebekler de on beş, yirmi yıl sonra karşılarına
çıkacak bir Kassam mücahidi. Bundan dolayı soykırım yapıyorlar. Ama
başaramayacaklar.
Her geçen durum
onlar için daha da kötüye gidiyor. Çünkü karşılarında duran çocuğundan kadınına
ve erkeğine işgal ettikleri toprak sahibi Filistinliler dik duruyor, geri adım
atmıyorlar. Hiçbiri ölümü pahasına ülkesini terk etmiyor.
Hatırlarsanız ilk zamanlar yapılan esir değişimi
sürecinde kısa bir ateşkes durumu olmuştu. O süreçte bile açılan Refah Sınır
Kapısından çıkışlar olmamış, girişler yapılmıştı. Gazze halkı işgale karşı
duran direniş hareketlerine sonuna kadar güveniyor çünkü. Onları siyonist
teröristlerden, son nefeslerini verinceye kadar koruyacaklarına inançları tam.
Şehidi, gazisi, esiri olmayan evi yıkılmayan, hasar görmeyen aile neredeyse yok
Filistin topraklarında. Dolayısıyla kaybedecekleri hiçbir şey yok, onlar
Allah’a güveniyor ve tevekkül ediyorlar. Kalırlarsa zafer, ölürlerse şehadet…
Ama diğer taraftan işgalci rejim tarafındaki yapay
toplum olan Yahudi halkının içinde bulunduğu güvensizlik ve huzursuzluğu
görmelisiniz. 7 Ekim’den bu yana Telaviv’de esir aileleri ve savaş
karşıtlarının sürdürdüğü protesto gösterileri HAMAS’a sempati duyduklarından
değil elbette. Siyonist hükümetlerinin, Kassam’a esir düşen çocuklarını
kurtaramayışı veya düzenleyeceği saldırılarda dost ateşiyle öldürebileceği
endişelerini taşıyor olmalarından…
Direnişin el yapımı attığı füzelerin demir kubbelerini
aşması halinde büyük bir korkuyla sığınaklara kaçışlarını görmüşsünüzdür. Yapay
toplum olan bu yerleşimci yahudilerin hemen hemen hepsinin Amerika veya Avrupa
ülkelerinde ikinci bir vatandaşlığı bulunuyor. Biraz zoru görünce valizleri
toplayıp ikinci vatandaşlıklarının bulunduğu ülkelerdeki hazır dayalı döşeli
evlerine gidiyorlar. Para sorunları yok, her iki tarafta da gelir kalemlere
sahipler.
Şimdi bir yanda toprağın sahibi Filistinliler ve tüm
imkansızlıklara rağmen destansı mücadeleleri. Diğer tarafta siyonist rejimin
batılı ülkelerin her türlü desteği ve de terörist faaliyetlerle oluşturduğu
yapay Yahudi toplum.
Siz karar verin; kim yerli kim yabancı. Kim
kaybediyor, kim kazanıyor?
Gazze yerle bir edilmesine rağmen Kassam ilk günkü
gibi işgalci israile zayiat verirken siyonist rejimin siviller dışında bırakın
Kassam’a zarar vermeyi dayanamayıp savaş kabinesini bile feshetmek zorunda
kalması, kaybettiğinin delilidir.
İlk günden Lübnan’a Hizbullah’a gözdağı veren siyonist
rejim, bugün Hizbullah’ın bir savaş haliyle kendisine saldırmaması için
kafasını kuma gömmüş bekliyor.
ABD ve Avrupa halklarının uyanışı, her gün yüzlerce
binlerce ihtida haberi, protesto eylemlerinin yönetimleri siyonist rejime
desteği kesmeye kadar götürmesi siyonist israilin çöküşünü hızlandırmışa
benzemiyor mu; ne dersiniz?
Taşımalı yapay toplumla sözde bir devlet hayalli
siyonizm çöküyor mu?
İnşallah…