Türkiye’nin en büyük ve en
önemli sorunlarından biri, ekonomidir. Kamuoyunun en çok konuştuğu konu
olmasına rağmen maalesef şuana değin soruna ciddi bir çözüm getirilememiştir.
Ekonomi politikalarının
yanlışlığından dolayı piyasadaki istikrarsızlık ile birlikte temel tüketim
ürünlerinde yaşanan fiyat artışları doğal olarak vatandaşları olumsuz anlamda
etkiliyor.
Kime dokunsan bin ah
işitiyorsun, hangi vatandaşı dinlesen zor günler geçirdiğini anlıyorsun.
Vatandaş yaşanan krizin sebebinin iktidarın yanlış girişimleri ve politikaları
olduğunu söylüyor.
Muhalefet de kendi
penceresinden gelişmeleri yorumlayarak, iktidarın ekonomi politikalarındaki
yanlışlıkları çok sert bir şekilde eleştiriyor.
Tabi muhalefet en büyük
eleştiriyi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne getiriyor. Yani muhalefete göre
yaşanan ekonomik krizin sebebi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir.
2018’de geçilen bu sistemin
eksiksiz olmadığı herkesin malumudur. Bu konuda ehli vicdan kişiler çoğu zaman
sistemin yanlışlıklarını makul bir şekilde dile getiriyorlar.
Nasıl ki iktidar ekonomi
konusunda yanlışlar yapıyorsa, muhalefet de ekonomik krizle ilgili düşünceler
ortaya koyarken yanlışlar yapıyor.
Muhalefet, krizin ortadan
kalkması ve halkın rahat bir nefes alması için herhangi bir çözümden söz
etmiyor; tek çözümü Tayyip Erdoğan’ın gitmesinde görüyor.
Gerçekten öyle mi? Mevcut
iktidar gider ve ana muhalefet partisi CHP başa gelirse gerçekten sorunlar sona
erecek mi, mevcut problemler bitecek mi?
Böyle olmayacağını herkes
biliyor. Muhalefet de bunun bilincindedir. Ama buna rağmen muhalefet bu
argümanı şuanda çok yoğun bir biçimde işliyor.
Muhalefet, yaşanan ekonomik
krizi iktidara gelmesi için bir şans, bir fırsat görüyor. Bundan dolayı da
hükümeti ekonomi yönünden çok sıkıştırıyor.
Evet, Türkiye’de ekonomi
açısından çok ciddi sorunlar var. Zam, faiz, işsizlik, üretimin azalması,
enflasyonun sürekli yükselmesi, alım gücünün düşmesi, girdi fiyatlarının ve
maliyetlerin artması, gelir dağılımında ve paylaşımda adaletsizliğin olması…
Bunlar çözüm bekleyen çok büyük ve önemli sorunlar.
İktidar yaşanan bu sorunlara
çözüm bulmak mecburiyetindedir. Çünkü birinci dereceden mesuliyet iktidardadır.
Bu açıdan iktidar kesinlikle her şey yolundaymış gibi bir tavır içinde
olmamalıdır.
Muhalefetin görevi de yaşanan
bu kriz karşısında sadece iktidarı eleştirmek değildir. Evet, muhalefet
iktidarın politikalarını eleştirebilir ki eleştirmelidir de.
Ancak muhalefet
eleştirilerini yaparken somut bir çözümden de söz etmelidir. Çünkü meseleler
sadece konuşarak, eleştirerek, “Biz çözeceğiz” diyerek hal olmaz.
Türkiye’de sorunların mutlak
anlamda çözülememesi ve kronikleşmesi bu sebepten dolayıdır. Yıllardır
muhalefet iktidarı sürekli eleştiriyor ancak ortaya ciddi bir alternatif
koyamıyor.
Oysa muhalefet partilerinin
bir görevi de, milleti ve memleketi alakadar eden sorunlara alternatif çözümler
sunmak, söz konusu millet ve memleket olduğunda diğer oluşumlarla birlikte
hareket etmektir.
Bu açıdan muhalefet de
iktidar da mevcut sorunlara somut çözümler üretme ve bunları hayata geçirme
konusunda kendilerini sorgulamalıdırlar. Ancak yönetimde olanlar bu konuda daha
fazla mesuliyet altında olduklarını unutmamalıdırlar.
Ülkede bir tarafta yoksul
olan, geçim sıkıntısı çeken, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan, aylık
faturalarını ödeyemeyen insanlar varken diğer tarafta lüks bir hayat yaşayan,
parayı nerede ve nasıl harcayacağını bilemeyen çok zengin insanlar varsa, o
ülkede gelir konusunda ve yaşam standardı hususunda adaletin olduğundan söz edilemez.
Adaletin tesisi, ülke
ekonomisinin düzeltilmesi, halkın refah içinde ve insan onuruna yakışacak
şekilde yaşaması, yoksulluk ve yolsuzluğun ortadan kaldırılması, ülkenin yer
altı ve yer üstü kaynaklarının doğru ve millete fayda sağlayacak bir şekilde
kullanılması, devleti idare eden yöneticilerin birinci vazifesi olmalıdır
aslında.
Çünkü devleti idare edenler
bahse konu edilen vazifelerini ve sorunlara çözüm bulma mesuliyetlerini yerine
getirmedikleri müddetçe, ekonomik sorunlar başta olmak üzere ülkede var olan
mevcut sorunların gerçek anlamda çözüme kavuşması söz konusu olmayacaktır.