Sadece Gazze’de değil kutsal Filistin topraklarının her yerinde İslam’ın en azılı düşmanları olan Yahudiler, Müslümanlara yönelik korkunç cinayetler işliyorlar. İslam ümmetinin kutsal toprakları, üçüncü kutsal şehrimiz Kudüs, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa, Yahudilerin korkunç saldırısı altında. Bu mübarek topraklar göz göre göre Yahudileştiriliyor. Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine Yahudi Mabedinin kurulması an meselesi. Böyle devam ederse Kudüs tamamıyla bir Yahudi kenti olacak.
Bu mukaddes toprakları çıplak elleriyle, imkansızlıklar ve yokluklar içinde savunup ümmetin izzetini korumaya çalışan Filistin halkı, Gazze halkı kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla tarihin en korkunç katliam ve soykırımına uğruyor. Her gün açlıktan ölüyor çocuklar, beşikteki bebekler…
İslam dünyasına tahakküm eden yönetimler ise bu vahşete karşı sessiz, hatta direnen bir avuç kahraman savaşçıya bile tahammülsüz… Onların da kendileri gibi teslim olmalarını, silah bırakmalarını, Siyonist katillere boyun eğmelerini istiyorlar. Emperyalistlerle birlikte HAMAS’a, İslami Cihad’a, Hizbullah’a, Ensarullah’a silah bırakma çağrısında bulunuyorlar. Silahlarınızı bırakın, siz de bizim gibi Amerika’ya, israil’e boyun eğin, onlarla uzlaşın, sömürü ve talana rıza gösterin diyorlar.
Batı ile Amerika ile göbek bağı olan, iktidarlarını onlara borçlu olan yönetimlerin bu tavrı bir derece kadar anlaşılır… Peki Müslüman halklara ne oluyor? Müslüman halklar neden bu kadar sessiz? Neden milyonlar halinde sokaklara, meydanlara dökülüp Gazze’nin, Filistin’in yanında durmuyorlar? Çok daha basit ve çoğu defa değersiz şeyler için canlarından, mallarından vazgeçen Müslüman halklar neden Filistin için, Gazze için, kutsal toprakları için, ilk kıbleleri için iki tokat yemeyi, birkaç ay hapse düşmeyi, en küçük bir bedel ödemeyi göze alamıyorlar? İçi boş, pasif, havaya söylenmiş, karşılığı olmayan, bedel ödemeyi gerektirmeyen birkaç slogan atmanın, bağırıp çağırmanın, yalvarmanın dışında neden âlimlerimizin, aydınlarımızın, siyasilerimizin, iş adamlarımızın, kanaat önderlerimizin, cemaat liderlerimizin kılı kıpırdamıyor?
Özellikle Mısır ve Türkiye… Bu iki ülke devasa nüfusa sahip… Her ikisi de yüz milyonluk ülkeler… Binlerce âlime, dindar aydına, yüzlerce İslami STK’ya, İslami yapıya, cemaate sahip… Ama bu her iki ülkenin de halkları derin bir sessizlik içinde… Başlarındaki yönetimleri zorlamak, yola getirmek, onları Filistin’in, Gazze’nin yardımına teşvik etmek için meydanlara dökülmüyorlar. Siyonistler her iki ülkede de cirit atıyorlar, bu ülke yönetimleri onlarla her türlü iş birliğine girmekten çekinmiyor. Vahşi Siyonistler, Müslüman Gazze halkını, Filistin halkını acımasızca öldürdükten, açlığa mahkûm ettikten sonra gelip buralarda tatil yapıyor, keyif çatıyorlar. Siyonist firmalar hiçbir engelle karşılaşmadan her türlü ticaretlerini rahatça yapabiliyorlar. Onları protesto eden birkaç gencin varlığına bile tahammül edemiyor bu ülke yönetimleri.
Ümmetin en büyük sorunu Müslüman halkların içine düştüğü derin gaflet ve dünya sevgisidir. Kerbelaların tekrar yaşanmasına neden olan bu gaflet ve dünya düşkünlüğüdür. Ne yazık ki sadece İslam dünyasının yönetimleri değil Müslüman halklar da direniş güçlerini yalnız bırakmıştır.
Hristiyan olmasına rağmen Filistin davasını savunduğu için Siyonizm uşağı Fransız yönetimi tarafından 41 yıl zindanda tutulan Corc Abdullah’ın memleketi Lübnan’a dönerken havaalanında söylediği şu sözler acı gerçeğimizi özetler mahiyettedir; “Gazze’ye girmek için şehit olan kaç Arap oldu? Hiç. Eğer 2 milyon Mısırlı sokağa dökülse, soykırım sona ererdi. Eğer sadece bir milyon Mısırlı Refah’ta bir duruş sergileseydi, soykırım devam etmezdi. Sokaklara çıkın! Sizin sessizliğiniz onların [düşmanın] silahıdır”
Bu mesele sadece Mısır halkının veya Arapların değil tüm ümmetin sorunu… Eğer Türkiye halkı milyonlar halinde sokağa dökülüp iktidardan siyonistlere karşı tavır almasını isteseydi şimdi belki de Gazze’de durum başka olurdu…