İran İslam Cumhuriyeti, İslam Devriminden bu yana belki de
en büyük imtihanıyla karşı karşıya… Gün ortasında toprağı sayılan, diplomatik
dokunulmazlığa sahip konsolosluğu başka bir rejim tarafından vuruldu. Hem de doğrudan
doğruya… Herhangi bir vekil güç kullanılmadan… Ve bu saldırıda ikisi en üst
düzey general olmak üzere yedi önemli subayı katledildi.
Siyonist rejim daha önce de İran’a saldırlar düzenliyordu.
Suriye’de, Irak’ta ve hatta İran’ın içinde suikastlar, sabotajlar, intihar
saldırıları düzenliyordu. Ama bu saldırıları ya vekil güçleri ya satın aldığı
adamlar ya da istihbarat elemanları elleriyle yapıyordu. İran da buna karşılık
desteklediği direniş güçleri ve istihbarat elemanları elleriyle Siyonistlere karşılık
veriyordu.
Lakin bu defa çok farklı… Siyonist rejim açıkça İran İslam
Cumhuriyetine savaş açtı. Dediğim gibi İran belki de bu bölgenin kaderini
değiştirecek büyük bir sınavın, büyük bir bölgesel savaşın kapısında buldu
kendini. İran İslam Cumhuriyeti Siyonist rejime aynı şiddette karşılık vermek
zorunda… Vereceği karşılık büyük bir risk taşıyor, belki de büyük bir savaşın
fitilini ateşleyecek ama İran karşılık vermezse caydırıcılığı ciddi anlamda
aşınmış olacak. Siyonist rejim daha da cesaretlenecek ve İslam dünyasında vahşi
cinayet ve katliamlarını artıracak. İran’a yönelik saldırı ve baskılar da ciddi
artış gösterecek.
İranlı yetkililer de bunu bildikleri için daha saldırının
ilk saatlerinden itibaren en üst düzeyde intikam yeminleri ettiler ve bu yeminlerini
sürdürüyorlar. İran’ın tehditleri sonrası dünya İran ile Siyonist rejim
arasındaki gerginliğe kilitlendi. Amerika ve Siyonist rejim en üst düzeyde
teyakkuza geçtiler. Tüm dünya İran’ın karşılığını bekliyor. İran’ın vereceği
karşılık başta İran ve Direniş Cephesi olmak üzere belki de tüm İslam ümmetinin
büyük bedel ödemesine yol açacak. Lakin bu büyük bedel inşallah Siyonist
rejimin yıkılışını ve Amerika’nın bölgeden kovuluşunu beraberinde getirecek.
Peki Siyonist rejim neden bu kumarı oynadı? Belki de
varlığını tehlikeye atacak bölgesel bir savaşa yol açma ihtimali yüksek olan bu
saldırıyı neden yaptı? Pek çok uzmanın söylediği gibi ben de bunun iki nedenden
olduğunu düşünüyorum.
Birincisi, Siyonist rejim Gazze’de bataklığa saplandı. Hiç
ummadığı, beklemediği destansı bir direnişle karşılaştı. İslam savaşçıları
karşısında aciz kaldı. Bu acizliğini Gazze’yi yakıp yıkarak, masum, sivil kadın
ve çocukları katlederek gizlemeye çalıştı. Ayrıca bu yolla Gazze halkını,
Filistin halkını HAMAS’a, İslami Cihad’a karşı isyana teşvik amacı güttü. Ama
Gazze halkını yıldıramadığı gibi dünya halkları tarafından büyük bir nefretle
karşılandı, meşruiyetini yitirdi ve destekçileri birer ikişer geri çekilmeye
veya da ona yönelik baskılarını artırmaya başladılar.
Köşeye sıkışan katil rejim, İran’a saldırarak savaşı tüm
bölgeye yaymaya, Amerika ve İran’ı da savaşın içine çekmeye ve böylece
yalnızlıktan kurtulmaya çalışıyor.
Saldırının diğer bir nedeni de şu; başta HAMAS, İslami
Cihat, Hizbullah ve Ensarullah olmak üzere direniş cephesinden büyük, ölümcül
darbeler alan, güvenliği tehdit altına giren, ekonomisi çöken Siyonist rejim,
direniş cephesini oluşturan hareketlere silah, istihbarat, lojistik destek
veren asıl kaynağı, yani İran’ı caydırıp direniş cephesini zayıflatmak istiyor.
Bu anlamda İran’a yönelik çok sayıda saldırı gerçekleştirildi. İran, bu konuda
büyük bedeller ödedi. Lakin direniş hareketlerine destekten vazgeçmedi.
İsrail bu son saldırıyı yaparak İran’ı iki tercihten biriyle karşı karşıya bırakmak istiyor; ya kendisi de doğrudan savaşa girip Siyonist rejimle, dolayısıyla Amerika ve Batıyla savaşı göze alacak ya da boyun eğip direniş gruplarına destek vermekten vazgeçecek… Üçüncü bir yol ise zor gibi görünüyor.
Başta mazlum Filistin halkı olmak üzere tüm dünya İran’ın
vereceği karşılığı merakla bekliyor. Gazze halkının ve İslam ümmetinin umudu
verilecek karşılığın gönüllerine su serpmesi yönünde…