İslam beldelerinin yakasına yapışmış olan savaş ve
kargaşa bitmek bilmiyor. Küfür cephesinin bilinçli bir operasyonu olan bu kaos
ve savaş, daha yıllarca bizi boğmaya devam edeceğini ve ümmetin çocuklarına
asla hayat hakkı tanımayacağını bilmemiz gerekir. Ümmetin her ferdi; müslümanca
var olma iradesini ortaya koyuncaya kadar da bu saldırı ve bizi yok etme
projelerinin başımızdan eksik olmayacağını artık aklı başında olan her kesin
iyici kavraması gerekir.
Batının yıllardır bilinçli bir operasyon şeklinde,
İslam beldelerini işgal ederek savaş alanı haline getirmesi; aslında kendi
içindeki çıkar çatışmasını ve birbirlerine karşı sergilemek istedikleri
barbarlıklarını erteleme emelinden başka bir şey değildir. Müslümanlara savaş
açarak, zoraki birlikteliklerini sağlamaya çalışıyorlar. İslam beldelerinin,
sistematik bir şekilde işgalini gerçekleştirerek; aralarındaki ihtilaflarını ve
birbirlerine karşı besledikleri kin ve nefretlerini müslümanların üzerine
kusarak kaosu ve savaşı kendilerinden uzaklaştırmaya çalıştılar.
İki tane dünya savaşını birbirlerine karşı gaddarca
gerçekleştirmiş olan bu barbarlar; şimdi de üçüncü dünya savaşının zeminini
hazırlamaya çalışmaktadırlar. Ellerinde birkaç defa dünyayı yok edecek kadar
kimyasal, biyolojik ve nükleer silah bulunduran bu barbarların; Müslümanları
öldürmeleri onları tatmin etmemiş olacak ki, şimdi de hem birbirlerinin, hem de
bütün dünyanın sonunu getirecek adımları atma vahşetinde bulunma hazırlıklarını
yapmaktadırlar.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ve neticesinde
ortaya çıkan manzaralar insanı derin bir şekilde üzmektedir. Yıkılan şehirler,
öldürülen insanlar ve milyonlarca mülteci bize bir kez daha batılı beyaz
insanın vahşetini net olarak gösterdi. Yıllardır müslümanların üzerinde
gerçekleştirilen katliamlar, halen sürdürülen işgal ve talanlar, milyonlarca
mülteci ve harabe haline getirilen bir İslam coğrafyası; Ukrayna’nın 20 günlük
işgali kadar dahi gündem olamadı.
İşgal ve kaos kaderimiz olmadığı gibi, Batılı barbar
insanın üzerimizde kirli operasyonel elini hiçbir zaman çekmeyeceğini artık
öğrenmiş olmamız gerekir. Müslümanca bir izzetle ayağa kalktığımızda, onurlu
bir duruş sergileme iradesini ortaya koyduğumuzda ve birlik ve beraberliğimizin
imanımızdan geldiğini akıl ettiğimizde; küfür cephesinin üzerimizdeki
tahakkümünün son bulmaya başlayacağını da rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ramazan iklimine iyice yaklaştığımız bu günlerde, bizi
ayağa kaldıracak Kur’an’ımıza sarılacak zaman hala gelmedi mi? Şeytanların
zincire vurulduğu bu atmosferde, insi şeytanları da zincire vuracak azim ve
kararlılığı daha ne zaman ortaya koyacağız? Kur’an’ın kula kulluğu yasakladığı,
birlik ve beraberliğin iman kardeşliğinde olduğu bu dünyada; batılı barbar
insana kul olma zilletini ne zaman terk edeceğiz? İçimizdeki ahmakların ve köle
ruhlu korkakların ihanetlerine daha ne kadar tahammül edeceğiz?
Eğer bu kadar işgal bizi sarsmadıysa, bunca katliam ve
talan bizi uyandırmadıysa, bu dehşet yıkımlar ve milyonlarca mülteci bizim
vicdanımızı ve gayretimizi hala harekete geçirmemişse toprağın altı, toprağın
üstünden bize daha hayırlıdır. Birileri gayretsizliği, ihaneti ve köle ruhlu
olmayı kabullenmiş olabilir, ancak bu ümmetin kurtuluşunu iman kardeşliğinde
olduğuna inan müminler izzetli duruşlarını sergilemeye devam etmektedirler.