Türkiye’de “proje okulları” kavramı, ilk olarak 2014 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı tarafından tanıtıldı. Bu okulların temel amacı ulusal ve uluslararası arenada yeni projeler üretmek olarak ifade edilmişti. Bununla birlikte çok fazla proje okulun olmayacağı, hatta sayısının üçü beşi geçmeyeceği söylenmişti. Elbette değişen dünya standartları da düşünülerek, ortaokul ve lise dönemindeki taze beyinlerin yeni ve belki de çığır açıcı projeler üretmeleri için onlara imkanların sağlanacağı böylesi okullar toplumda heyecan oluşturmuştu.

Öncelikli olarak ifade etmek gerekir ki proje okulları amaç ve gayeleri açısından ülkemiz için birer şanstırlar. Bu okullarda çözülecek temel bir sorun, icat edilecek yeni bir teknoloji ve çare olunacak yeni bir sosyal proje, ülkemizi ileriye taşıyabilme kapasitesine sahiptir. Bu okulların kalitelerini artırmak için destek olunmalıdır. Aynı zamanda bu okulların eğitim müfredatı, proje merkezli faaliyetleri ve öğretmen atama şartları için asgari kriterlerin oluşturulması elzemdir.

Proje okullarında işlenecek olan eğitim müfredatı bu okulların temel amacı ile örtüşecek şekilde disiplinler arası bir yaklaşım çerçevesinde olmalıdır. Yapay zekâ, sürdürülebilir kalkınma, kültürel miras ve girişimcilik gibi geleceğin alanları eğitim müfredatının içerisine yerleştirilmelidir. Bununla birlikte müfredat, öğrencileri eleştirel düşünmeye ve yeni bir şeyler üretmeye sevk edecek bir düşünsel disipline sahip olmalıdır. Öte yandan bu okullarda müfredat -ister sosyal, ister fen bilimleri alanlarında olsun- toplumsal yapı ile iç içe ve toplumsal sorumluluklarının farkında olan öğrencileri yetiştirecek bir boyutta olmalıdır. Buna göre burada okuyan öğrenciler toplumda var olan yapısal problemlere çözümler geliştirebilecek, çevrelerindeki insani krizlere öncelikli olarak dert edinecek kimseler olmalıdırlar.

Proje okullarında belirli konularda özgün uygulamalara olanak sağlanacak ve bunun sonucunda da yeni projelerin geliştirilmesi mümkün olacaktır. Bütün bu uygulamalar, Türkiye’deki zeki ve yetenekli gençleri tespit etmek ve belki de dünyada ses getirebilecek projeler geliştirmek için yeni fırsatlar oluşturacaktır.

Bu okullardaki öğrenciler yıl boyunca bilimsel araştırmalar yapmalı ve projeler geliştirmelidir. Hem yerel hem de ulusal sorunlara çözümler üretmeli, yurt dışından yatırım çekmeyi hedeflemeli ve nihayetinde ülkemizi geleceğe taşımaya çalışmalıdır. Bu okullardan mezun olan her bir öğrenci, en az birkaç tane ulusal veya uluslararası proje deneyimine sahip olmalıdır. Bu projelerin çıktıları mutlaka raporlaştırılmalı ve sonraki projelere projeksiyon oluşturmalıdır.

Ülkemizde son dönemde bazı proje okullarında çalışan öğretmenlerin zorunlu bir rotasyona tabi tutulmaları, eğitim camiasını bu okulların nitelikleri hakkında yeni sorgulamalara yöneltti.

Proje okullarına yapılan atamalar, özel tasarruf ve inisiyatiften ziyade; somut, ölçülebilir ve nesnel kriterlere dayanmalı; tamamen siyasi ve idari takdirle olmamalıdır.

Proje okullarına öğrenciler nasıl ki akademik sınavla alınıyorsa öğretmen ve yöneticiler de sınavla alınmalıdır.

Sadece akademik sınav yeterli mi?

Hayır.

Bir de uluslararası, ulusal, bölgesel ve il bazında yaptığı projeler ve alanında yaptığı üstün çalışmalar esas alınmalıdır. Örneğin yüksek lisans yapmış olması, farklı programlarda almış olduğu sertifikalar gibi. Proje okullarının kalitesi de arttırılmalı ve buraya yerleşen öğrenciler üzerinde titizlikle durulmalıdır. Ülkemizin geleceği olan bu genç ve üretken dimağlar gayri ahlaki etmenlerle heba edilmemelidir.

Milli Eğitim Bakanlığı, okul türlerini göz önünde bulundurarak bu kurumların kimlik ve kültürünü benimsemiş, özümsemiş ve gözdeliğini kabullenmiş kişilikleri atamalıdır. Zira bu okulların hassasiyetine bağlı olarak çocuklarını bu kurumlara gönderenlerin beklentilerini de karşılaması gerekir.