Hepimizin bildiği, üzerinde en çok sohbet yaptığımız veya dinlediğimiz, daha da önemlisi hüküm çıkardığımız Enfal suresi 60. ayetten söz ediyorum.
“Onlara karşı elinizden gelen bütün gücünüzü ve savaş atları hazırlayın. Böylece hem Allah’ın düşmanlarını hem kendi düşmanlarınızı hem de sizin bilmediğiniz ama Allah’ın bildiği başka düşmanları korkutup caydırmış olursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, hiçbir haksızlığa uğramazsınız.”
Rabbimizin bizlerden düşmanlarımıza karşı güç kuvvet hazırlama emrine kim itiraz edebilir veya doğruluğu konusunda kim tereddüt edebilir?
Fakat bazılarımız bu seviyeye gelmeden, düşmanlarımızı korkutacak güce ulaşmadan savaş açmayın, hiçbir şey yapmayın anlamını çıkarmaktalar. Hatta HAMAS’ın başlattığı Aksa Tufanı hareketinin yanlış olduğu hükmünü çıkarmaktadırlar.
Elbette bütün mazlumlar, işgale uğrayanlar bundan kurtulmak için kendilerine güç ve kuvvet hazırlamak durumundadırlar. Fakat o zalimlerin ve işgalcilerin seviyesine ulaşmadan bir harekete girişmemelidir düşüncesi hem yanlıştır ve hem de tarihi bütün kurtuluş ve direniş hareketlerine aykırıdır.
Hem Rusya’nın hem Amerika’nın hatta ondan önce İngilizlerin işgaline uğrayan Afganlı Müslümanlar, bu direnişe geçmek için güç kuvvet açısından o emperyalistlerin seviyesine gelmeyi mi beklemeliydiler? Dünyanın neresinde kurtuluş ve direniş hareketleri bu işe başlamadan önce işgalcilerin seviyesine ulaşmayı beklemişlerdir?
Gelelim HAMAS’ın başlattığı Aksa Tufanına. Seksen yıla yakın süren işgal ve katliama başkaldırmak için dünyaya silah satan, nükleer güce sahip olan israilin seviyesine ulaşmayı mı beklemeliydi? Bu işgalin bizzat içinde olan Amerika’nın, İngiltere’nin ve diğer emperyalistlerin gücüne ulaşmayı mı beklemeliydi, uçak gemilerine sahip olmadan kurtuluş hareketine girişmemesi mi gerekirdi?
Allah’ın Rasûlü (s.a.v) hangi savaşta düşmanlarından daha büyük bir güce sahipti? Bir tek Huneyn savaşında düşmanlardan fazla güce sahipti, onda da -Allah korusun- neredeyse dağılmış ve mağlup olacakken Allah’ın yardımıyla toparlandı ve zafere ulaştı.
Fakat bu konuyla ilgili çok daha net örnek Mute savaşıdır. Peygamber Aleyhisselam Müslümanlardan kat kat fazla, kıyaslanamayacak kadar büyük Bizans ordusuyla savaşmak üzere sadece üç bin kişiden oluşan İslam ordusunu göndermiş. Üstelik canından çok sevdiği Zeyd bin Harise’yi, Cafer bin Ebi Talip ve Abdullah bin Revaha’yı şehid olacaklarını bile bile bu ordunun başına geçirip göndermiş nitekim üçü de şehid olmuştur.
Demek ki bazı durumlarda yeri geldiğinde, özellikle Müslümanların zulme ve işgale uğradığı durumlarda mesele değişmektedir. Selam ve dua ile!