Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019 da ortaya
çıkan ve kısa sürede yayılarak dünyayı tehdit eden corona virüs salgınındaki
vaka ve ölüm haberleri gelmeye devam ediyor.
Tabi şu an öyle bir duruma geldik ki, sanki
korona salgını olmadan önce insanlar ölmüyordu. Ölüm yeni ortaya çıkmış gibi
davranıyoruz ve sanki korona biterse hiç ölmeyeceğiz gibi yanlış bir düşünce
içerisine giriyoruz. Oysa bütün faniler gibi bizlerde bu imtihan dünyasında
ecelimiz geldiğinde beka alemine irtihal edeceğiz. Önemli olan imtihanın
idrakiyle hareket etmemiz ve hayatımızı ona göre tanzim etmemizdir. Dünya
ahiretin tarlasıdır, ne ekersek onu biçeceğiz. ALLAH’a (CC) ibadet ve kulluk
için geldiğimiz bu dünyada imtihanın gereğini yapmak zorundayız.
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk
etsinler diye yarattım”-Zariyat Suresi:
56-
“O, hanginizin daha güzel davranacağını
sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.” -Mülk
Suresi: 2-
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) buyurmuşlar ki:
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz.”
Korona salgını veya başka hastalıklardan
korkmayalım. Ecelimiz geldiğinde elbet bir gün öleceğimizi bilelim. İmtihan
dünyasında ne yaptığımıza, hangi amelde bulunduğumuza bakalım. Hesap gününe
nasıl bir hazırlık yaptığımıza bakalım.
Zerre kadar hayır da işlersek karşılığını göreceğiz. Zerre kadar şer de
işlersek karşılığını göreceğiz. -Zilzal
Suresi: 7-8-
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) : “Kişi yaşadığı
hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.” diye buyurmuştur. -Münâvî, Feyzü’l-KadîrŞerhu’l-Câmii’s-Sağîr,
V, 663-
Dünya tarlasına ne ekersek ahirette hesap
gününde onu biçeceğiz. Dünya hayatında, davamız, amacımız, yolumuz ve
yaptıklarımız ne içinse, neyi kendimize dert ediniyorsak, o hal üzerine ölüp o
hal üzerine dirileceğiz. Bunun için kendimize bakalım!Dünyada neyin peşinde
koştuğumuzdabakalım. Nasıl yaşarsak öyle öleceğiz ve nasıl ölürsek öyle
dirileceğimizi unutmayalım da,hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekelim.
Sahip olduğumuz makamlar, mal, mülk, servet,
kariyer, konum vs. ne varsa hepsi imtihanın gereği olarak bize verildiğini ve
bunlardan hesaba çekileceğimizi hatırımızdan çıkarmayalım. Sahip olduğumuz
dünyevi makam ve serveti ALLAH yolunda insanların faydalanması için mi
kullanıyoruz? Yoksa kişisel menfaatlerimizi önceleyerek, insanlara baskı ve zulüm
mü yapıyoruz? İnsanlara hizmet etmek için hasbelkader geldiğimiz makamlarda,
hangi amaç uğruna mücadele edip hizmet ediyoruz? Bunu düşünerek, vereceğimiz
hesabı gözeterek kendimize gelelim. Sahip olduğumuz ki, aslında imtihan gereği
bize verilen ilim, mal, mülk vs. dünyevi nimetleri ALLAH’ın istediği şekilde
kullanmaz isek, ahirette bu nimetlerin dünyada bize verilmesinden pişmanlık
duyacağımız yolda olmaktan çok geç olamadan vazgeçelim.
Bize verilen mal, mülk ve servet ile insanları
ezip onlara hava atmak ve horlamak yerine, bu nimetlerin ALLAH (CC) tarafından
imtihan gereği verilen bir emanet olduğu hassasiyeti ile hareket edelim.
Malımızla, makamımızla insanları ezmek yerine, onlara ALLAH rızası çerçevesinde
yardımcı olmak ve hizmet etmenin yollarını arayalım. Böyle yaptığımız takdirde
hem dünya hem ahiret saadetine kavuşuruz. Dünyada sahip olduklarımızla başta
insanlar olmak üzere tüm canlılara iyilik ve destek olmanın yollarını arayalım.
ALLLAH rızası doğrultusunda başkasına yardımcı olma ve işlerini görmenin ne
kadar güzel bir amel olduğunu hatırımızdan çıkarmayalım. Madem ölümün hak ve
mukadder olduğunu biliyoruz. Öyleyse ölüm gelmeden önce bize verilen nimetlerin
kıymetini bilerek ölüme ve hesaba hazırlanalım.
Selam ve dua ile…