Hamd âlemlerin Rabbine, salat ve selam da
O’nun pak Rasulüne olsun.
Üzerinden 10 gün geçmesine rağmen hâlâ
depremler yaşıyoruz. Arama kurtarma çalışmaları hâlâ devam ediyor ve birtakım
illerde enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor. Adeta zaman gibi, içinde
bulunduğumuz asır gibi depremin de içinde yaşıyoruz.
Enkaz altından sağ olarak çıkanlara artık
mucize gözüyle bakıyoruz. Ölümler çok fazla… “Göçük altında kalarak ölen
şehittir…” (Buhari, Cihad, 30) hadis-i şerifi yaralarımıza merhem oluyor
ancak yine de ayrılık acısı yürekleri yakıyor.
Büyüklerimiz hep der ki, “Birine acıma,
ona merhamet et. Acırsan Allah’a isyan etmiş olursun. Acımak Allah’a aittir.”
Acımakla merhamet arasındaki ince çizgide durmak çok zor… Acımak, “Yazık!”
demek, “Buna yürek dayanmaz.” demektir. Ancak merhamet, “Allah bu musibeti
verdiyse sabrını da mükâfatını da verir.” diye düşünmektir.
Öyle musibetler var ki, dışarıdan
baktığımızda bizim bile dayanma gücümüzü zorluyor ancak musibeti yaşayan kişiyi
teslimiyet halinde buluyorsunuz. Enkaz altındaki kızının elini tutan abimizin
durumuna hepimiz ağladık. Ancak kendisi ağlamıyor ve diyordu ki: “Irmak,
Allah’ın bize verdiği hoş kokulu gülümüzdü. 16 yıl kokladık ve sonra Allah onu
yanına aldı.” Görüyor musunuz Allah nasıl sabır veriyor, nasıl teselli ediyor
ve yaraları sarıyor.
Bu süreçte yaptığımız hatalardan biri de
“Nasıl dayanılır?” sorusu… Annem der ki “Bu acıya nasıl dayanılır, deme; merak
etmiş olursun. O merakını gidermek için, Allah muhafaza o musibet sana
verilir.” Bu kardeşiniz bu sözün tecellisini çok fazla insanda gördü.
Depremdeki en büyük yıkım binaların
yıkılması değil, insanların sevdiklerini kaybetmesidir. Ancak enkazda kalanlar
o kadar büyük sıkıntı çekmişler ki, bir baba üç çocuğunun enkaz altında vefat
edişini soğukkanlılıkla anlatabiliyor. Demek ki ölüm bile rahmettir.
Altı aylık bebeğini beş gün boyunca
tükürüğü ile beslemeye çalışan ve sonunda bebeği vefat eden babanın metaneti,
ölümün rahmet oluşundan… Ölenler cennete gitti, kalanlara sabır düştü. Hele de
Hakk’a kavuşanlar çocuksa…
Müslümanın dünyadaki en büyük sermayesi,
çocuklarıdır. Çocuklar üzerinden cennet hayalleri kurulur, anne babalar
dualarında “Kıyamete kadar gelecek neslimizi...” diye başlayan dualar
ederler. Ancak bazen, bir rahmet ve merhamet gereği ailecek Hakk’a
yürürler. Allah’ım geride kalanlarına sabırlar ihsan eyle.
Üstad Necip Fazıl’ın kalbe huzur
beyitleri ile sözü noktalarken, hepimizi Allah’a emanet ediyorum.
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından
haber
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü
Peygamber?”