On dokuzuncu ve yirminci yüz yılda emperyalist düşman
karşısında yiğitçe duran direniş hareketlerinin büyük çoğunluğu ise tasavvuf
kökenlidir. Bu direniş ve kıyam hareketlerinin önderleri aynı zamanda
mutasavvıf kimlikleriyle ön plana çıkmış şeyhler ve tarikat büyükleridir.
Bu iddiamızın ispatı için buradan söz konusu ettiğimiz
hareketlerden bazılarına çok kısa değinmek istiyorum.
Türkiye’de Osmanlının yıkılışı sonrası gücü eline geçiren ve
İslam’ın kökünü kazımak için Batının desteğiyle İslam’a ve Müslümanlara savaş
açan, İslam kültür ve değerlerini, İslami yaşam tarzını yasaklayan Batıcı
rejime ilk ve tek ciddi itirazı yapan, şanlı bir kıyam gerçekleştirip bu uğurda
kendini fedadan çekinmeyen kişi bir tasavvuf ve tarikat büyüğüydü. Yani Şeyh
Said idi. Şeyh Said özellikle Türkiye Kürdistan’ında şöhret bulmuş bir tarikat
lideriydi. Binlerce müridi vardı. Kıyamda başı çekenler de Şeyh Said’in
müritleri ve bölgedeki diğer şeyhler ve tasavvuf büyükleriydi.
Yine diğer bir şanlı kahraman, Kafkas kartalı lakabıyla
şöhret bulmuş Şeyh Şamil… Rus emperyalizmine, sömürgeci Çarlık rejimine elli
yıla yakın kahramanca direnen, Kafkas dağlarını, Çeçenistan’ı, Dağıstan’ı Rus
kâfirine mezar eden Şeyh Şamil bir tasavvuf ve tarikat büyüğüydü. Savaşçılarının
çoğu naip ve müritlerinden oluşuyordu.
Bir diğer kahraman Ömer Muhtar… Zamanın en gaddar
güçlerinden, Faşist Musolini yönetimindeki İtalya, Libya’ı işgal edip Müslüman
halkı esarete mahkûm ettiği zaman bu işgal ve sömürüye kahramanca direnen, imkânsızlıklar
içinde, bir avuç arkadaşıyla yirmi yıl boyunca cihat eden Ömer Muhtar bir
tarikat lideriydi. Yaşlı bir mutasavvıftı.
Birinci dünya savaşından sonra Filistin topraklarını işgal
edip Yahudi, Siyonist çetelerin bu mukaddes İslam topraklarında haydut bir
devlet kurmalarının zeminini hazırlayan İngiliz emperyalizmine karşı ilk ciddi
direnişi gerçekleştiren ve bu uğurda şehit olan Şeyh İzzettin el-Kassam da bir
mutasavvıftı. Bir gönül ve irfan adamıydı. Hem âlimdi hem arifti…
Cezayir’i işgal edip bir milyondan fazla mazlum Müslümanı
katliamdan geçiren, soykırıma uğratan barbar Fransız emperyalizmine karşı
özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini başlatan mücahit Cezayir halkının başında
yine bir tarikat büyüğü vardı. Şeyh Abdulkadir Es-Senusi vardı.
Tunus’un özgürlüğü için
emperyalistlerle savaşa tutuşan Şeyh Mehdi, ikinci dünya savaşından sonra
İran’ı işgal eden İngiliz ve Rus işgalcilere karşı destanlar yazıp bu uğurda
ipe gülümseyerek giden Mirza Küçek Han Cengeli ve diğer İslam coğrafyalarındaki
İslami özgürlük hareketlerinin başını çeken nice mücahit ve direniş önderi
mutasavvıftılar, tarikat erbabıydılar.
Tasavvuf, irfan, nefis
tezkiyesi, züht, zikir kesinlikle mücahit olmaya, cihat ve şehadet kültürüyle
donanmaya, İslam ümmetinin özgürlük ve kurtuluşu için mücadele etmeye, İslam’ın
hükümranlığını talep etmeye engel değildir. Yukarıda saydığım örnekler buna en
iyi delildir. İslam adına son asırda gerçekleşen dünya tarihinin belki de en
büyük kıyam ve devrimine önderlik eden İmam Humeyni de aslında bir arif ve
gönül adamıydı. Onun tasavvuf ve irfanla ilgili yazılmış, nefis tezkiyesi ve
zühdü konu edinen çok sayıda risalesi ve şiiri vardır.