Gazze, şimdi de ciddi açlık krizi ile karşı karşıyadır. Sağlanan ateşkesle çok cüzi miktarda gıda girişi gerçekleşti. Siyonist katiller aşağılık bir barbarlıkla ateşkesi olabildiğince ihlal ediyor ve özellikle Gazze’ye gıda girişini engelliyorlar. Gıda başta olmak üzere temel ihtiyaç malzemelerinin sıkıntısının had safhada yaşandığı Gazze’de, artık içme suyu bile yok.

Siyonist katillerin işgalinden bu yana açlık, susuzluk, hastalık ve ilaçsızlık hayatın ta kendisi oldu. Bunu bir silah olarak kullanan, işgalci katiller; bütün bir halkın açlıktan ölmesi için sistematik bir şekilde bu barbarlığını sürdürmektedir. Ateşkesin bir parçası olan Gazze’ye gıda girişinin sağlanmasını alçakça engellemekte, ateşkesi bitirme altyapısını oluşturmaya çalışmaktadır.

Siyonist katillerin, ABD’nin açık desteğini alarak sürdürdükleri bu insanlık dışı eylemleri, küfrün birlikteliği ve Müslümanların açlıktan ölmesi için işbirliği olarak görülebilir. Ancak Müslümanların israf içerisinde, bu Ramazan’da bile Gazze’deki bu açlık krizini hala görmek istememeleri ise ancak zillet olarak değerlendirilebilir.

Son olarak katil işgalciler, Gazze’deki su arıtma tesisinin elektriğini keserek, içme suyunun kaynağını da yok etti. Gazzeli mazlum bir Müslüman “Şimdiye kadar iftarımızı su ile açıyorduk, artık iftarımızı açacağımız bir yudum suyumuz bile yok” şeklinde krizin boyutunu bütün insanlığa duyurmaya çalıştı. Açlık ve susuzluk artık sıradan bir hal almaya başladı. Dünyanın bütün onurlu insanları bu sorumluluğun vebali altındadır. Bu krize, en kısa zamanda bir çözüm bulunması ve gıdanın bu aç insanlara ulaştırılması müslim, gayri müslim bütün insanların yükümlülüğüdür.

Bu yüzyılda, çocukların gıdasızlıktan ölecek kadar açlığa mahkûm edilmesi ancak barbar Yahudilerin işleyeceği bir alçaklık olabilir. Bu gaddarlığı bütün uyarılara rağmen sürdürmesi ve canlı yayınlarda açlıktan ölen çocukların görüntülerinin izlenilmesi ise bu yüzyılın taşlaşmış vicdanlarının bir sonucudur. Küfrün bu konudaki birlikteliğini ve siyonizme ‘tasmalarını teslim’ etmelerini anlayabiliriz, ancak sözde Müslüman idarecilerin ‘siyonizmin finoları’ gibi ortalıkta zillet içerisinde dolaşmalarını anlamak mümkün değildir.

İsraf olup çöpe giden gıdanın bir kısmını bile Gazze’ye gönderebilseydik, bu açlık krizini ortadan kaldırabilirdik. Ama önce korkaklık ve zillet elbisesini çıkarıp, izzet ve şerefle bu siyonist katillerin yaptıklarına karşı şahsiyetli bir duruş sergilemek gerekmektedir. Ondan sonra gıda da her türlü yardım da buraya ulaştırılabilecektir.

Artık Gazze açlıkla imtihan oluyor. Belki çoğu açlıktan ölecek. Ama bizim imtihanımız ise bu kardeşlerimiz açlıktan kıvranıp ölürken; imkânımız olduğu halde onlara gıda ve diğer yardımlarda bulunmayışımızdır. Taşlaşmış vicdanlarımız, korkaklıklarımız, ulusal çıkarlarımız bizi insanlığımızdan çoktan alıkoymuş durumdadır. Gazzeliler açlıktan ölürken, bizler korkaklıktan ve taşlaşmış vicdanlarla helak olacağız.

İnsanlık onur ve izzetini tamamen kaybetmemiş olan herkes acilen ayağa kalkmalı ve Gazze’ye yardım ulaştırmalıdırlar. Bunun en kestirme yolu ise katil siyonistlerin anlayacağı dilden harekete geçmek olmalıdır. Bu da ancak silahlı güçtür. Bu güç muhakkak bir gün izzetli insanlar tarafından oluşturulacaktır. Bu ilk adımı atıp öncülük edecek ve başarıya ulaştıracak kimlerse hem bu dünyada izzet ve şeref sahibi olacak, hem de öbür dünyada bu tarifi imkânsız zulmü ortadan kaldırdıkları için Allah’ın izniyle mükâfatın en iyisini elde edeceklerdir.