Son zamanlarda
arz ve arşta peşi sıra meydana gelen felaketler ve musibetler karşısında,
acziyetimizi çok daha fazla hissediyoruz.
Sığınacak bir
liman, eman verecek bir kudret ve yangınlarımızı selamete ulaştıracak bir gölge
arıyoruz, fıtratımız gereği...
Elbette
sığınılacak liman da verilecek eman da ancak ve ancak yüce Rabbimizin
yanındadır. Hakeza aradığımız selamet gölgesi de yine O’nun lütuflarındandır.
Öyle bir gölge
ki, içinde rahmet, bereket, mağfiret, hidayet ve sayamadığımız kadar çok nimeti
barındırıyor. Ve işte en çok ihtiyacımız olan bir demde bu gölge üzerimize
düşüyor. Rabbimizin yardımı geliyor!
Elhamdülillah,
mübarek Ramazan ayına girmek üzereyiz. Gelin Ramazan ayı öncesi Hz. Peygamber’i
(s.a.v) sanki bizzat bugün dinliyormuşuz gibi, en çok ihtiyaç duyduğumuz bu
musibet ve fitne günlerinde, sanki aramıza gelmiş de bizlere bizzat nasihat
ediyormuş gibi, dikkat ve rikkatle dinleyelim...
Hadisçi Muhammed
İbni İshak İbni Huzeyme, Ramazan’ın fazileti ile ilgili Selmân-ı
Fârisî'nin (r.a) şöyle dediğini nakleder:
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem bize Şaban ayının son günü bir hutbe irâd etti ve
şöyle buyurdu:
“Ey müslümanlar!
Büyük ve mübarek
bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu, içinde ‘bin aydan daha hayırlı olan’
Kadir Gecesi’nin bulunduğu bir aydır.
Bu ay; Allah
Teâlâ’nın, gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde teravih namazını nafile olarak
meşru kıldığı (mübarek) bir aydır.
Bu ayda kim bir hayr
işlerse başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kimse gibi sevap kazanır. Bir
farzı eda eden de başka aylarda yetmiş farzı yerine getiren gibi sevap kazanır.
Bu ay sabır
ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir.
Bu ay ihsan,
yardım ve eşitlik ayıdır.
Bu ay müminin
rızkının arttığı bir aydır.
Kim bir oruçluyu
iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden
kurtulmasına sebep olur. İftar ettirdiği Müslümanın aldığı sevaptan bir şey
eksilmeksizin onun kazandığı kadar da ayrıca sevap kazanır.”
Bizim hepimiz bir
oruçluyu iftar ettirecek imkana sahip değildir… dediler.
Bunun üzerine
Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem;
“Allah Teâlâ bu
sevabı bir oruçluyu bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar
ettirene de verir” buyurduktan sonra hutbesine şöyle devam etti:
“Bu ay, evveli
rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bir aydır. Kim (bu
ayda) emri altındakilerin yükünü hafifletirse Allah onu bağışlar ve cehennemden
azat eder.
Bu ayda dört şeyi
çok yapınız. Bunların ikisi ile Rabbinizi hoşnut edersiniz; ikisinden de zaten
uzak kalamazsınız. Rabbinizi hoşnut edecek iki işiniz; lâ ilâhe illallah
diyerek Allah’ın birliğine şehadet etmeniz ve bağışlanma dilemenizdir. Uzak
kalamayacağınız öteki iki şeye gelince, onlar da Allah’tan cenneti isteyip
cehennemden kurtulmayı dilemenizdir.
Kim bir oruçluyu
doyuracak olursa Allah onu benim havuzumdan sulayacak, o da cennete girinceye
kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.”
Gündem yoğun;
fitne kazanları fokur fokur, gaflet çamuru diz boyu, dünya sevgisi ve telaşı
bizi mahkum etmiş, bela ve musibetler sağanak, sağanak...
İbreler oraya,
buraya işaret etse de..
Vakit; suni gündemlerde kaybolmadan, popüler trendlerde boğulmadan, seküler mottolarla şaşırmadan, günahlarımızın, hatalarımızın, isyan ve nisyanlarımızın ateşinde yanmadan, bu mübarek gölgenin altında selamet bulmanın, rahmet yağmurları altında ıslanmanın, tövbe ve istiğfarlarla, ibadet ve niyazlarla, tefekkür ve tevekkülle istikamet üzere uslanmanın vaktidir!