Kuşkusuz son yıllarda Müslümanların arasındaki iç
ihtilafların, iç savaşların, fitnelerin büyük artış göstermesi mezhepçiliği
adeta hortlatmış durumda. Başta Amerika, İsrail ve diğer Batılı şeytani
güçlerin milyarları, trilyonları harcayarak uygulamaya koydukları projelerin
sonucu olan bu iç ihtilaflar, iç savaşlar, fitneler Batı kaynaklı ve siyasi
olmalarına rağmen ne yazık ki dönen dolaplardan habersiz Müslüman kitleler
tarafından mezhep farklılıklarının sonucu olarak algılanıyor. Şeytani güçler ve
uşakları bu çatışma ve fitnelere mezhep elbisesi giydirdikleri için Müslümanlar
da durumun böyle olduğunu sanıyor.
Uygarlık olarak can çekişen, albenisini yitiren, vahşi yüzü
ortaya yere dökülen Batı, kendisine alternatif olabilecek, tarih sahnesinden
silecek tek gücün İslam olduğunu anladığı günden beri tüm imkânlarını seferber
ederek ve her türlü kirli yola başvurarak İslam’ı, İslami uyanışı, Müslüman
halkların dirilişini engellemeye, en azından bu süreci geciktirmeye, varlığını,
sömürüsünü bir müddet daha sürdürmeye çalışıyor…
Ve Batı İslam medeniyetinin zuhurunun önündeki en büyük
engellerden birinin Müslümanların arasındaki tefrika, Müslümanların birlikte
hareket edememesi olduğunu biliyor. Müslümanların vahdetinin kendi sonu
olacağını hissediyor. Müslümanların, ümmetin vahdetini engellemek için
kullandığı kartlardan en önemlisi ise son yıllar itibariyle mezhepçilik.
Sünnilerden, Şiilerden, başka mezheplerden satın aldığı, çeşitli algı
operasyonlarıyla düşüncelerini etkilediği birçok âlimin, aydının, politikacının
da yardımıyla mezhepçilik fitnesini körüklüyor. Birçok alim ve aydın da
sahnelenen projelerin farkında olmadan bu kirli algının etkisinde kalarak
ümmetin düşmanlarının değirmenine su taşıyor.
Bu tuzak ve projelerin az çok farkında olan, farkında olduğunu
sanan, ümmetin vahdetine önem veren veya önem verdiğini sanan bir grup Müslüman
da ne yazık ki bilmeden, farkına varmadan gizli mezhepçilik yapıyor. Bilmeden
yapıyor. Davranış ve söylemleriyle karşı mezhebe mensup Müslümanları
ötekileştiriyor, töhmet altında bırakıyor, onları kötü gösteriyor, yok sayıyor,
güzelliklerini görmezden geliyor.
Mesela onları şöyle söylerken duyuyorsunuz; Biz vahdet
yanlısıyız. Müslümanların birliğine inanıyoruz. Biz bütün Müslümanları kardeş
biliyoruz. Ehli kıbleyi asla tekfir etmeyiz. İslam düşmanlarının bu konudaki
kirli projelerinin farkındayız. Ama karşı taraf öyle değil. Onlar bizi Müslüman
görmüyorlar. Yanlışlıklarından, sapkınlıklarından vazgeçmiyorlar. Düşmanın
ekmeğine yağ sürüyorlar. Ama bir şey olmaz. Onlar bizleri sevmese de, nefer
etseler de, bizi Müslüman görmeseler de biz aynısını yapmayacağız.
Bu gizli bir mezhepçiliktir işte. Ve ne yazık ki birçok
şuurlu Müslüman bu hastalığa yakalanmış durumda. Şiilerin de Sünnilerin de
içinde bu hastalığa yakalanan birçok Müslüman var. Özellikle de Şii ve Sünni
Müslümanların birlikte yaşadıkları, içi içe geçtikleri ülkelerde bu durum
Müslümanlar arasında derin bir güvensizliği, karşılıklı yabancılaşmayı
beraberinde getiriyor.
Müslümanlar birbirlerini sevmeseler, birbirlerine muhabbet
duymasalar, hüsnü zan beslemeseler, birbirlerine şüpheyle baksalar nasıl
birleşecekler? Vahdeti nasıl sağlayacaklar? Kudüs davası etrafında nasıl bir
araya gelecekler? Düşmanın tuzaklarını nasıl boşa çıkaracaklar?
Gizli mezhepçilik hastalığının yayılmasında Sünni
toplumlarda Şiicilik, Şii toplumlarda Sünnicilik yapan, asırlardır
tartışılmasına rağmen çözülemeyen bazı ihtilafları sürekli kaşıyan kesimlerin
suçu da vardır. Gün Şiicilik, Sünnicilik yapma günü değil. Gün Müslümanların
kardeşliğini zedeleyecek ihtilafları kaşımanın zamanı değil.
İslam ümmeti, İslam dünyası insanlık tarihinin en barbar, en
vahşi uygarlığının saldırısı ve istilası altında… Sadece İslam ümmeti değil tüm
dünya halkları korkunç bir sömürü, zülüm, barbarlık ve sapkınlık altında
inliyor, bu vahşi uygarlığa esir olmuş. Ve tek yol, tek çare, tek çözüm
Müslümanların uyanışı ve vahdeti…
Ümmetin vahdeti dışında kurtuluşa götürecek başka bir yol yok! Bu yolu tıkayan her girişim, her söylem ümmetin özgürlük ve kurtuluşuna vurulmuş bir darbedir.