Ne yazık ki okuyan, düşünen, tefekkür eden, sorgulayan,
araştıran, bilgiyi akıl ve bilim süzgecinden geçiren bir toplum olmaktan
çıktık. Aklımız gözlerimizde artık. Kitabi bir toplum değiliz. Birazcık
mantıklı gelen her habere, her iddiaya çoğu sefer doğruluğunu araştırmadan,
balıklama atlıyoruz. Yüce kitabımızın araştırın, sorgulayın, üzerinde kafa
yorun, maslahatı gözetin emir ve tavsiyelerini ciddiye almıyoruz. Haberlerin
kaynağı bile ilgilendirmiyor bizi. Bu haberler bize ne katar, yararımıza mı
zararımıza mı, bu haberi yayarsak Müslümanlar olarak, İslam ümmeti olarak ne
kazanır ne kaybederiz? Bu haberlerin yayılmasından kim ne kazanç elde edecek?
Bir haberin doğru kabul edilmesi için bir gazetede, bir
televizyon kanalında, bilinen bir ajansta çıkması yeterli. Bu haber kanalları,
haber kaynakları dürüst mü, kime hizmet ediyor, şimdiye kadar verdiği
haberlerin içinde yalan olanları var mı, hiç önemsemiyoruz.
Doğruluğunu araştırmadan, iyice emin olmadan veya
doğruluğunu teyit edecek imkâna sahip olmadan sahiplendiğimiz, yaydığımız nice
haberlerden ötürü kaç kişiye zulüm ettiğimizi, kaç Müslüman milletin hakkına
tecavüz ettiğimizi bilebiliyor muyuz acaba?
Büyük Şeytan Amerika’nın vahşi yüzünü, insanlık dışı
çehresini canı pahasına orta yere döken büyük şehit, cesur adam Malcom X
medyanın ikiyüzlülüğünü, yalancılığını, sahtekârlığını en iyi bilenlerden
birisi. Şehit Malcom büyük şeytanın emrindeki medyanın yalan, iftira, algı ve
karalamalarından o kadar çekmiş ki Müslümanları, dünya halklarını Batının
yalancı medyasına karşı ısrarla uyarıyor, uyanık olmaya çağırıyor. “ Medyanın
yalanlarına kanarsanız mazlumu zalim, zalimi mazlum görürsünüz” diyor.
Yalan mı? Öyle korkunç algılar oluşturuluyor, öyle iğrenç
kampanyalar düzenleniyor ki ben Müslümanım diyen nice kişi bile Allah’ın
dostlarını şeytanlaştırabiliyor. Şeytanın dostlarını ise iyiliğin ve adaletin
öncüleri diye baş tacı edebiliyor.
Hele sosyal medya… Okumayı, kitabı, derin düşünmeyi unutan
bizler saatlerimizi sosyal medyada geçirdiğimiz için birçok haberle
karşılaşabiliyoruz. Sosyal medyada yalan haber verme teknikleri o kadar
gelişmiş ki, öyle güçlü bir algı oluşturma becerisi oluşmuş ki… Nice yalan
haberi, iftira ve karalama maksadıyla hazırlanmış algı operasyonlarını çoğumuz
gerçek diye benimseyebiliyoruz.
Adamlar, sosyal medya kullanımı konusunda uzmanlaşmış veya
yabancı istihbarat teşkilatları tarafından eğitilmiş mahfiller o kadar gerçekçi
algılar oluşturabiliyorlar ki yalan haberleri birer hakikat gibi akılları
gözlerinde olan bizlere sunabiliyorlar. Biz de bunlar kim, kimlere
çalışıyorlar, niyetleri ne diye araştırmadan kabul ediyoruz hemen.
Adamlar başka bir ülkede, yıllar önce olmuş bir görüntüyü
sanki yeni olmuş gibi sunabiliyorlar. Ve istedikleri ülke ve hareketi mahkûm
etmek için bu görüntüleri kullanabiliyorlar. Emirlerindeki katil, terörist
çeteleri kahraman, mazlum halklarının özgürlük ve kurtuluşu için savaşan
kahramanları ise terörist diye gösterebiliyorlar. Bu yolla Müslümanları
birbirlerine düşürebiliyor, mezhep ihtilafını, kavmiyetçiliği körükleyebiliyor,
kardeşi kardeşe düşman edebiliyorlar. Kendi adamlarına Sünni, Şii, Türk, Kürt,
Fars, Arap elbisesi giydirebiliyor,
satın aldıkları aydıncıkların, alimciklerin emirlerine televizyon kanallarını,
sosyal medya platformlarını vererek, onları horozlar gibi dövüştürerek İslam
mezheplerinin evlatlarını birbirlerine kanlı bıçaklı yapabiliyorlar.
Ve biz okuyan, kitabi, kitaba sevdalı, düşünen, tefekkürü
öğrenen, sorgulamasını bilen, dostu-düşmanı ayırt etme kabiliyetine sahip
bilinçli bir toplum, bilinçli bir ümmet olmayı başaramadığımız sürece
düşmanlarımızın oyunlarına gelecek, onların kirli propagandalarının, algı
oyunlarının kurbanı olacak, birbirimizi boğazlamayı sürdürecek, dosta kılıç
çekecek, düşmana, yılana ise dost diye sarılacağız.