20 Kasım Dünya Çocuk Hakları
Günüymüş. Yazının hemen girişinde mişli, muşlu bir cümle kullandım ama öyle.
Bunca savaşın içinde katledilen çocukların olduğu bir dünyada çocuk haklarından
bahsetmek, ancak mişli muşlu eklerle olur.
Konu ile ilgili gelişmelere bakıldığında her savaş sonrası çocuklarla ilgili
bazı metinlerin yayımlandığı görülür. Yani Birinci veya İkinci Dünya
Savaşlarından sonra çocukların uğradığı bazı hak kayıpları göz önünde
bulundurularak çeşitli bildiriler yayımlanmış.
Tabi bir de sözleşme yazılmış ve imzaya açılmış. Dünya üzerinde 196 ülke
tarafından imzalanmış. Hatta bugüne kadar yayımlanan sözleşmeler içerisinde en
seri ve çabuk imzalanan sözleşmedir diye biliniyor.
Bu sözleşmeye göre her birey 18 yaşına kadar çocuktur. Dolayısıyla hukuk önünde
bu yaşı doldurmayanlar reşit değildirler. Ayrıca çocukların vazgeçilmez
haklarından yararlanırlar. Yine sözleşmeye göre bahsedilen haklardan
yararlanırken çocuklar arsında bir ayırım yapılmaz. Bütün çocukları kapsar.
Çocuğun nerde doğduğu, nece konuştuğu, hangi inanç topluluğunda yetiştiği hiç
önemli değildir.
Kanaatimce en önemlisi sözleşmenin yaşam hakkı maddesidir: “Yaşamak, her
çocuğun temel hakkıdır ve herkesin ilk görevi çocukların yaşamını korumaktır.”
Kısacası bizlerin bütün tercihleri, çocuklarımızın yaşamasına yönelik
olmalıdır.
Yine çocuklarla ilgili bütün
yasa ve uygulamaları oluşturanlar, önce çocukların yararını düşünmek
zorundadır. Devlet, çocukların koruma ve bakımını üstlenenlerin
sorumluluklarını yerine getirmeleri için önlemleri alır ve onların
sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerine bakar.
Ne kadar güzel değil mi? Her
şey öyle güzel yazılır ki bizlerin mevzuatında, okuduğunda dahi yüzümüze bir
tebessüm yayılır. Ama biz bütün bu söylediklerimizin arkasına yine mişli, muşlu
ekler koymak durumundayız. Çünkü ne biz böyle bir çocukluk gördük ne de
günümüzdeki çocuklar yukarıda yazıldığı gibi bir muamele görüyorlar.
Hem size bir ara bilgi vermem
gerekiyor. israil 3 Ekim 1991 tarihinde Birleşmiş Miletler Çocuk Hakları
Sözleşmesini imzalamıştır. Yani sözleşmeye taraf 196 ülkeden biri de
israil’dir.
Sözleşmenin yaşam hakkı
maddesinin ne kadar önemli olduğunu yukarıda belirtmiştim. Her dört saniyede
bir çocuğun veya gencin öldüğü bu dünyadaki rakamlar, her geçen gün daha da
kötüye gidiyor. Bu rakamların artmasında en önemli pay, sözde devlet olan bir
terör şebekesi olan israil’indir. 10 dakikada bir çocuk öldüren sözde bu
devlet, çocuk hakları sözleşmesine tarafmış. İşte yine bir mış eki kulandık.
Bilmem çocuk öldürmenin
hukuki alt yapısını ABD’den mi alıyorlar? Çünkü işin garip tarafı ABD bu
sözleşmenin hazırlık süreci içerisinde yer almasına rağmen, taraf değildir.
Yani sözleşmeyi imzalamamıştır. Sözleşmeye taraf olmayanların çocuk öldürme
gibi bir hakları mı var?
Ama denilebilir ki Batı’daki
çocuklar sayılan hakların hepsinden yararlanıyorlar. Bu iddia başlı başına bir
garabet. Çünkü sözleşme maddesi çocuklar arasında bir ayırım yapılamaz diyor.
Aksi halde israil’in “On Emir” uygulamasındaki çelişkiye düşeriz.
On Emir diyor ki
“Öldürmeyeceksin”. Ama israil öldürüyor. Meğer bu emir onlar için sadece Yahudi
öldürmeyeceksin imiş. İşte yine bir miş.