Bizi bir nisan ayına daha ulaştıran,
yıllar sonra yeniden kutlu doğum heyecanı yaşatan Rabbimize sonsuz hamd u
senalar olsun.
Kendisi vesilesi ile bir araya
geldiğimiz, En Güzel Örnek sevgili Peygamberimize de salat u selam olsun.
İnsanız, etten kemikten olduğu gibi
histen ve hassasiyetten yaratılmışız. Acelemiz var bizim, peşin olanı severiz.
İleriki bir tarihte daha büyük bir ödüldense peşin basit bir meblağa razı
oluruz.
“Nefsin gözü miyoptur, uzağı
görmez.” derler. Hep her şey anında önümüzde olsun isteriz. İlerisi içinse
zalim nefsimiz izin vermez ki yatırım yapalım. Hep bir bahane, hep bir bahane…
Nefs ve şeytan bastırdıkça sıkışır
insanın kalbi, daralır ruhu… Bu sıkışıp daralmalar öyle bir hale gelir ki artık
nefes alamaz hale getirir insanı. Dünyanın maddi sıkıntıları, hastalıklar,
yorucu işler de derken insan artık yere göğe sığamaz olur.
Bir yerden başlamalı ama nereden? Ramazan
ayından mı? İyi bir seçim… Ancak Ramazan ayında da kendimize çıkardığımız
ekstra işler, özenli sofralar, açken nefsimiz çektiği için hazırladığımız türlü
türlü tatlılar, yığılan bulaşıklar, gece kalkılan sahur gölge düşürür Ramazan
ayının feyzine. Bir türlü içimize sinmez yaptığımız ibadetler. Evet, bir huzur
var ama yeterli değil.
Ramazan Bayramı’na kadar sabrederiz.
Bundan sonra her şey çok daha güzel olacaktır. Ancak öncesindeki bayram
temizliği ve bayramdaki yoğunluk nedeniyle yine ruh kalemiz hasar alır.
Bayramda yüz yüze gelmek zorunda olduğu, canını sıkan, ruhunu daraltan
kimseleri de eklersek, bayramdan da hasarlı çıkar insan.
Bakın, size -acizane- ne tavsiye
edeceğim: Bu Pazar günü Diyarbakır’da düzenlenecek Kutlu doğum programına
gelin. Farkında olmadan “gelin” demişim. Bunun nedeni de oraya gitmeye niyet
eder etmez kendinizi Diyarbakır’da hissetmenizdir.
Her şeyin terapisi çıktı. Bizimki de
Kutlu Doğum Terapi. Eğer hâlâ karar vermediyseniz, imkanınız da varsa karar
verin ve biletinizi alın. Ya da nasıl gidecekseniz işte. Şehrin birçok yerinde
kutlu doğum heyecanını göreceksiniz zaten. Bu öyle bir coşku ki, birçok semtte
bayramdaki hareketlilikten daha çok yoğunluk görürsünüz.
Kutlu Doğum programı bir doğum günü
merasimi değildir. Peygamberimiz(sav)’i anmak ve anlamak için düzenlenen
herhangi bir programdan farkı yoktur. Birçok ülkeden alimlerin de teşrif ettiği
ve ‘dünyada böylesini görmediklerini’ ifade ettikleri, her ilden, birçok ırktan
insanın bir araya geldiği bir programdır Kutlu doğum programı.
Girişte -şayet sizde yoksa- kendinize
bayrak ve bandaj satın alın. Sonra heyecanla meydana dalın. Peygamber aşkıyla
bir araya gelen insanların yardımseverliğine, kardeşliğine, güzel kalbine şahit
olun. Bir milyondan fazla insanın nasıl da kargaşa çıkarmadan, herhangi bir
polemiğe girmeden Peygamber sevdası etrafında muhabbetle kenetlendiğine bakın. Ezgilere
gür bir sesle eşlik ederken, o gür sesle dertlerinizi, tasalarınızı evrenin
karadeliğine attığınızı hayal edin.
Bazen deriz ya, bir dağa veya bir deniz
kenarına gidip bağırasım var. İşte size fırsat!.. İşte bedava terapi…
“Tekbiiir!” sesini duyunca ciğerlerinizde
hissedene kadar “Allahu Ekber!” diye bağırın. İçiniz, dışınız, nefsiniz,
kalbiniz duysun ki Allah en büyüktür ve her şeye güç yetirendir. Daha da
dünyada dert edilecek bir şey yoktur. Program bittiğinde “İyi ki gelmişim.”
diyeceğinizden ve Allah’ın izniyle sıkıntılarınızın büyük çoğunluğunun
gideceğinden eminiz. Sahabeler diyarında, Diyar-ı Muhammed’in Nevruz parkında
kalben, ruhen, sedaen buluşmak duasıyla…