488

 

 Bugünlerde hilafetin kaldırılış yıl dönümünü idrak ediyoruz. Hilafet makamı her ne kadar asli fonksiyonunu ciddi anlamda kaybetmiş ve saltanat yönetimlerini meşrulaştıran bir araç haline gelmişse de ümmetin birlik ve beraberliği için vazgeçilmez bir unsur olagelmişti. Ümmet için bir şemsiye, ümmetin vahdetini sağlayan bir köprü, Müslüman halklar için bir koruyucu kalkan görevi görüyordu. Batılılar kendi adamlarının eliyle hilafeti ilga ederek ümmeti başsız bıraktı. Sonra da çeşitli plan ve projelerle ümmeti etkisizleştirip İslam ülkelerini birer sömürge haline getirdi.

 Batılı emperyalistlerin projelerinden biri ümmeti cahil bırakmaktı. Batılılar ve onların yerli uşakları, satılmış yöneticiler Müslümanları cahil bırakmak, bilinçsiz kitleler haline dönüştürmek için her tür yola başvurmuş, büyük ödenekler ayırmışlardır. Bir zamanlar ilim, irfan, felsefe, bilim ve hikmetin öncüleri olan Müslümanlar, günümüzde dünya çapında bir âlim veya bilim adamı yetiştirmekten aciz hale gelmişlerdir. Cehalet, yoksulluk, parçalanmışlık içinde yaşayan; yeryüzünde kanları en ucuz kimseler haline gelen; kadınları, çocukları, gençleri katledilip şehirleri, kasabaları harabeye çevrilen; zenginlikleri yabancılar tarafından talan edilip bir avuç ekmeğe muhtaç duruma düşürülen Müslümanlar bu durumdan kurtulma çabası göstereceklerine zamanlarının çoğunu boş, malayani işlerle heder etmekte, kaderleri üzerinde tefekkür dahi etmemektedirler. Futbol, müzik, magazin programları, şehevi arzuları tatmin eden filmler, romanlar, etkinlikler… Gençliğimizin hayatına yön veren unsurlar bunlar olmuş ne yazık ki!

Batı, önce ahlakıyla, kültürüyle, sapkın inanç ve ideolojileriyle işgal etti topraklarımızı. Sonra da silahları, tank ve toplarıyla…

 Batının Müslümanlara yönelik ikinci tuzağı böl, parçala yut politikasıydı. Batılı ideolojiler İslam dünyasında taraftar bulmadan önce Müslümanlar için tek bir bağ vardı, iman ve inanç bağı; din ve akide bağı. Bizim ümmetimiz bir tek ümmetti. Güçlüydü, izzetliydi, bilgiliydi. Bugün Müslümanları haçlı sürüleri karşısında kurbanlık koyun durumuna düşüren milliyetçilik fitnesi, mezhepçilik fitnesi yabancısı olduğumuz sapkınlıklardı. Mazlumların hakkı bizden sorulurdu. Adalete susamışlar bize başvururlardı.

Büyük İslam mütefekkiri Şehit Seyit Kutup, milliyetçilik hastalığının Müslümanlara batıdan bulaştığını belirtmektedir. Bu ölümcül hastalığın Fransız İhtilaline hayranlık duyan batıcı aydınların elleriyle Osmanlıya taşındığını, organizatörlerin bizzat Batılı devletler olduğunu ve bu sürecin Osmanlının yıkılışını hızlandırdığını söyleyen Şehit Seyit Kutup, Müslümanları barbar batının şu stratejisine karşı uyarmaktadır; böl, parçala, yut…

Evet, milliyetçilik fitnesi İslam Ümmetinin başına bela olmuş bir fitnedir. Dünya Müslümanlarının, Müslüman Türkiye halkının bu fitneden çektiği acılar her geçen gün katmerleşerek artmaktadır. Bunca dağınıklığımız, bölünmüşlüğümüz ve perişanlığımız yetmiyormuş gibi batılılar bizim bu zaafımızdan yararlanarak bizi daha da bölmek, parçalamak ve böylece hazımı kolay lokmalar halinde yutmak istemektedirler.

Günümüzde Batılıların tuzaklarına mezhepçilik fitnesi de eklendi. Ki en büyük fitnelerden biri bu… Batının başımıza ördüğü en büyük çoraplardan...

 

Hilafeti kaldırmakla Müslümanları modernleştirdiklerini iddia edenler bu gün ümmetin içine düştüğü dağınıklık ve perişanlığı görseler acaba vicdan azabı çekerler mi? Doğrusu bilemiyorum. Çünkü onların ümmet, Müslüman halkların kurtuluşu, İslam dünyasının gerçek anlamda kalkınma ve uygarlık seviyesine ulaşma diye bir derleri var mıydı? Ondan da şüpheliyim. 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *