490

 

                Aşura günlerindeyiz. Büyük hüzün ve matem günleri… Yüreklerimizi dağlayan, ruhlarımızı öfke ve üzüntüyle titreten günler… Hiç kuşkusuz Aşura günleri geldiği, Kerbela matemi tutulduğu zamanlarda çoğu Müslüman’ın aklına kendine bile sormaya çekindiği bir soru gelir. Ben inanıyorum ki bu soru çoğu Müslüman’ın zihninde canlıdır. Ve eğer bu soruya doğru bir cevap verilirse Kerbela olayından alınacak en büyük ders ve ibret alınmış olur.

Ben bu yazımda bu soruyu ve cevabını irdelemeye çalışacağım. Soru şu: Peygamberden sadece elli yıl sonra Peygamberin ümmeti arasında Peygamberin ciğerparesi nasıl oluyor da vahşice katlediliyor ve peygamberin ümmeti buna duyarsız kalabiliyor. İmam Huseyn ve peygamberin diğer çocukları başka bir dinin mensupları tarafından katledilmediler. Peygamberin ümmeti tarafından katledildiler. Namaz kılan, oruç tutan, eşleri tesettürlü insanlar tarafından katledildiler. Hem de Peygamberin mübarek kokusunun ve hatıralarının daha canlılığını koruduğu topraklarda… Pekâla, bu nasıl oluyor. Nasıl oluyor da yirmi yıl içinde zamanın iki süper gücünü yerle bir edip İslam’ın şanlı bayrağını dünyanın yarısında dalgalandıran Müslümanlar elli yıl içinde bu kadar duyarsız ve ilgisiz hale gelebiliyorlar? Peygamberin evladını, cennet gençlerinin efendisini vahşice katledip peygamber evinin kadınlarını cariyeler gibi esir alan ve şehir şehir dolaştıran zalim Emevi diktatörlüğünün yaptıkları karşısında ümmetten ses çıkmıyor. Bütün bir ümmet zillete gömülüyor. Nasıl oluyor bu? Ümmet nasıl bu hale geldi?”

Bu sorunun cevabı Peygamber Aleyhisselam’ın vefatından hemen önce ümmete yönelik uyarısında yatıyor. Peygamber Aleyhisselam, “ Bundan sonra dininizi değiştirip mürtet olmanızdan veya başka bir dine girmenizden korkmuyorum. Benim korkum dünya sevgisinin kalplerinize hükmedip sizi takvalı fertler olmaktan uzaklaştırmasıdır. Dünyanın sizleri Allah’tan uzaklaştırmasıdır.”

Evet, ne yazık ki Müslümanları Kerbela vahşeti karşısında duyarsız kılan en temel etken dünya sevgisiydi. Toplumda ahiret bilinci zayıflamış, namaz ve zikrullah önemsenmez olmuş, ibadetler ruha işlemeyen şekilsel hareketler kategorisine inmiş, cennet sevdası unutulmuştu. Peygamberin ve onun sahabesinin dünyayı önemsemeyip tüm hayatlarının merkezine Allah’ı ve cennet arzusunu koyan sünnetleri unutulup yerini mal-makam sevdası, dünya sevgisi almıştı.

Dünyalarını ve dünyevi çıkarlarını kaybetmekten korkan, kişisel rahatlarının bozulmasını istemeyen Müslümanlar yaşanan korkunç vahşetin farkında olmalarına, İmam Hüseyn’in ilahi makamını bilmelerine rağmen onu desteklemekten çekindiler. Onunla beraber olmadılar. Onu ve peygamberin ev halkını vahşi cinayetkârların karşısında yalnız bıraktılar. Zillet gömleğini başlarına çektiler.

Ne yazık ki ümmet için en büyük tehlike konumunda olan ve ümmeti zalimler karşısında duyarsızlaştırıp zillete düşüren dünya sevgisi bugün de tüm canlılığıyla varlığını koruyor.

Bugün Müslümanlar büyük acılar yaşıyorlarsa, korkunç fitneler içine yuvarlanmış halde debeleniyorlarsa, tefrika silahıyla bin parçaya ayrılmışlarsa ve düşman karşısında değersiz sürüler halinde rahat bir şekilde güdülebiliyorlarsa bunun en büyük nedeni dünyaya olan düşkünlüktür.

Ne yazık ki günümüz Müslümanları ahireti önemsemez oldular. Ahiret bilinci zayıfladı. Cennet arzusu ve sevdası doğru dürüst ne zihinlerimizi ne de ruhlarımızı meşgul ediyor. Zihinlerimiz ve kalplerimiz dünyevi emel ve hayallerle dopdolu. İbadetlerimiz birer şekilden ibaret hale geldi. Huşu içinde namaz kılmak, takva elbisesine bürünmeyi getiren nafileler unutuldu. Dudaklarımız Allah’ı zikretmekten çok dedikodu, gıybet, yalan ve haset için kıpırdıyor. Günahlar, haramlar karşısında duyarsızlaştık. Münkerat bizim için sıradan işler haline geldi.

Her zaman olduğu gibi bugün de İslam ümmeti için en büyük tehlike ve musibet dünya sevgisi ve Ahiret bilincinin zayıflamasıdır. Kerbela hadisesinden, Aşura’dan alacağımız en büyük ders ve ibret budur. Eğer İmam Huseyn zamanında ümmet dünya sevgisi kirine bulaşıp ahreti arka plana atmasaydı böyle büyük bir zillete düşmezdi. Kerbela vahşeti yaşanmazdı. Yezid gibi ayyaş zalimler ümmete baş olmazdı. Ümmetin en kutsal değerleri, canı ve malı kan içici zalimlerin insafına kalmazdı.

Ahiret bilinciyle donanmış, cennet arzusuyla yanıp tutuşan izzetli bir topluma İmam Huseyn gibileri baş olur. Yezit gibilerine yer olmaz böyle ortamlarda. Ama dünya sevgisi ve kişisel çıkarların yön verdiği bir toplumda imam Huseyn gibilerinin kaderi ya zindan ya sürgün ya da şehadettir. Günümüzde olduğu gibi.

 

Farkında değiliz ama dünya sevgisi musibeti üzerimize karabasan gibi çökmüş durumda. En kötülerimiz en izzetlilerimiz haline gelmiş. Günümüzün Yezitleri, Muhammed’in ümmetiyiz diyen bizlerin başına taç olurken İmam Huseyn’in yolunu sürdüren muvvahit müminlere de zindanlar, sürgünler, şehadet ve kimsesizlik düşmekte. Çilelerle dolu bir ömür düşmekte. Hissiz ve tepkisiz halkın gözleri önünde linç kampanyaları, yalan ve iftiralar eşliğinde, yapayalnız kalma pahasına, Huseyn gibi Kerbela çöllerinde katledilme pahasına hakkı ayakta tutma mücadelesi düşmekte.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *