481

 

Şeyh Said ve 47 yaranının Kemalist rejim tarafından Amed’te asılmasının üzerinden tam doksan yıl geçti. Doksan yıl önce Müslüman Kürt halkının onur kaynağı Şeyh Said ve onun gibi şeyh, âlim olan 47 arkadaşı Allah’ın dinini tekrar ihya etmek için cesurca darağacına yürüdü. Fütursuzca… En ufak bir korku ve pişmanlık göstermeden…

Onun cellâtları tarihin çöplüğüne gömüldüler. Unutuldular… Hatırlansalar bile kötülüğün, çirkinliğin, zulmün ve katliamların mimarları olarak hatırlandılar ve hatırlanacaklar. Ama o sadece Kürd halkının değil, Türkiye’deki bütün Müslüman halkların gönlünde direniş ve iman abidesi olarak taht kurdu. Mustazafların, özgürlük âşıklarının yolunu aydınlatan bir meşale oldu.

BÜYÜK ŞEHİDİ HALKIN GÖZÜNDEN DÜŞÜREMEDİLER

Egemen Kemalist rejim Şehit Şeyh Said’i, onun mukaddes kıyamını unutturmak, kötü göstermek, halkların gözünde mahkûm etmek için çok uğraştı. Doksan yıl boyunca içerde ve dışarıda Şeyh Said ve şehit dostları hakkında yapmadığı karalama ve dezenformasyon kalmadı. Okullarda küçük dimağlara ders kitaplarının vasıtasıyla Şeyh Said düşmanlığı aşılamaya kalkıştı. Müslüman halkları Şeyh Said’in İngiliz ajanı bir hain olduğu, Batının güdümünde ırkçı bir Kürt devleti kurmaya çalıştığı, on binlerce masum insanın kanına girdiği yönünde iknâya çalıştı. Ama elhamdülillah geldiği nokta koca bir fiyasko. Müslüman halkların gönlündeki Şeyh Said sevgisi, hayranlığı her geçen gün daha da artıyor.

KIYAMIN BÜYÜKLÜĞÜ HER GEÇEN GÜN DAHA DA ANLAŞILIYOR

Şeyh Said kimdi? Davası neydi? O ve arkadaşları ne için kıyam ettiler? Bütün bu sorular bugün tüm detaylarıyla tartışılıyor. Müslüman halk şimdiye kadar verilen yanlış bilgilere itibar etmiyor ve sorguluyor. Şeyh Said kıyamının hedefi ve büyüklüğü her geçen gün daha da aydınlığa çıkıyor. Kıyam esnasında yaşanan destansı direniş, mukaddes hedefler uğruna katlanan fedakârlıklar, rejim güçlerinin vahşi katliamları, kadın çocuk denilmeden Müslüman Kürt halkının toplu kıyımlardan geçirilmesi, yakılan köyler, şehirler, geçilen ırzlar, ağaların ve sözde bazı Kürt büyüklerinin dünyevi menfaat için yaptıkları ihanetler hepsi gün yüzüne çıkıyor artık. Dökülen mübarek kanlar tüm karanlık yüzleri ifşa etmeye devam ediyor.

MEŞHUR BİR ŞEYH

Şeyh Said, cumhuriyet rejiminin kurulduğu yıllarda Hınıs’ta yaşayan çok meşhur bir şeyh’ti. Binlerce müridi, yüzlerce talebesi olan, birçok dil bilen, büyük ilim sahibi, ilmiyle âmil bir tarikat önderi… Yaşadığı dönemde çok geniş bir çevresi vardı, onunla ölüme gidecek yüzlerce âlim ve abid insan vardı. Dünyevi olarak da çok zengindi. Komşu ülkelere yönelik hayvan ihracatı yapıyordu. Emrinde çalışan birçok insan onun vasıtasıyla geçimlerini sağlıyordu. Şeyh Said, Kürdistan’daki bu ağırlığını kullanarak rejimle anlaşabilir, rejimden birçok taviz kopararak dünyevi anlamda rahat rahat yaşayabilirdi. O dönemde birçok kişinin yaptığı gibi…

DİNİ VE DAVASI İÇİN HERŞEYİNİ FEDA ETTİ

Ama o bir Allah dostuydu. Onun için hayatın hedefi rabbinin rızasıydı. Kendisini mutlu edip huzura kavuşturacak tek şey dinine, davasına hizmet, mazlum halkının İslami ve insani kurtuluşuydu. Dini tehdit altındayken, İslam’a savaş açılmışken, halkı zalimlerin zulmü altında inim inin inliyorken o arkasını dönüp gidemezdi. Nitekim öyle de yaptı.

Kemalist rejim tüm imkânlarıyla ve en şedit yöntemlerle İslam’a savaş açmıştı. Dinden uzak, İslam’a elveda diyen bir toplum kurma uğruna tüm insani ve ahlaki değerleri hiçe sayan bir savaş yürütüyordu. Kur’an alfabesi yasaklanmış, Kur’an okuyup öğrenmek kabahat sayılır olmuş, ifsat ve çıplaklık silah gücüyle iffet ve tesettürün yerine geçirilmişti. Dindar olmak idam sebebiydi artık. Gerçekten din elden gidiyordu. Müslüman bir halk, Hıristiyan devletlerin kölesi haline getirilmeye çalışılıyordu. Savaşla Müslüman halka boyun eğdiremeyen emperyalistler Kemalist rejimi bir sopa olarak kullanarak emellerine ulaşmaya çalışıyordu.

ŞEYH’İN DEFTERİNDE ASLA ZİLLET YOKTU

Şeyh Said durur muydu başını zillet kumuna gömerek? Allah’ın dinini yok etmek isteyen şer güçler tüm cephelerden saldırırken o evlad-u iyal derdine düşecek bir adam değildi. Zillet nedir bilmezdi o çünkü. Ve büyük Şeyh, Müslüman Kürt halkının aziz rehberi tüm dünyevi kazanımları elinin tersiyle itti. Cihadı ve şehadeti kuşandı. Yarenleriyle beraber zulüm düzenine karşı hakkı en üst perdeden haykırdı. Yalnız kalırım korkusuna kapılmadı. Dünyamı kaybederim, malım mülküm elimden gider, rahatım bozulur, öldürülürüm, zindana atılırım, çoluk çocuğum perişan olur korkusu yaşamadı hiç. Sadece Allah için, evet sadece Allah için meydanlara atıldı büyük önder.

KÜRDİSTAN’IN HUSEYN’İYDİ O

Seyyitti Şeyh Said… Şehitler serdarının, İmam Huseyn’in torunuydu. O da dedesi gibi yaptı. “ Muhammed’in dini dirilecekse ey kılıçlar alın beni, alın bedenimi!” diye haykıran dedesi gibi islam’ın Kürdistan topraklarında ihyası için canını feda etti. Bu mübarek toprakların İslamsız kalmaması için kanıyla suladı onu. O kan bu topraklarda hala bereket ve uyanış kaynağı. Nice Saidler, nice Huseynler bu mübarek kanın bereketiyle diriliş ve direnişi yaşadı.

EN BÜYÜK NAMUS İSLAM’DIR

Onun için en büyük namus islam’dı. Tek derdi, tek amacı islam’ın hayata hâkimiyetiydi. Kızı perişan bir şekilde zindanda ona şöyle seslenmişti: “ Babacığım namuslarımız talan edildi, ırzlarımıza geçildi! Keşke bu kıyama kalkışmasaydın! Belki bunlar başımıza gelmeyecekti.” “ Yavrucuğum!” diye seslenmişti ciğerparesine aziz şehit. “Yavrucuğum! En büyük namus islam’dır, Şeriat-i Muhammediye’dir! İslam namus-u ekberdir! Şeyh Said’in namusu, islam’ın namusuna feda olsun!”

DEĞERSİZ DALLARDA ASILMAMA PERVAM YOKTUR

Ve idam sehpasındadır Şeyh Said! Yarenleri, Müslüman Kürd halkının yetiştirdiği büyük âlimler, İslam’ın aziz evlatları birer birer idam edilmişlerdir Kemalist cunta tarafından. 47 can Şeyh’in gözleri önünde boğazlarındaki ilmikle sallanmaktadır mütebessim çehreleriyle. Amed mateme bürünmüştür evladını kaybeden bir ana gibi. Cellatlar şeyh’in metaneti karşısında panik içinde, ilahi gazaptan korkuyorlar. Büyük bir Allah dostunu öldüreceklerini biliyorlar çünkü.

Onurla cellâtlarına bakıyor Kürdistan’ın yiğit evladı. Serbılınd! Sakin ve mütebessim… Kâğıt ve kalem istiyor, yolunu sürdürecek evlatlarına son mesajını vermek için. Ölüme gülümseyip idama yürürken İslami hareketin büyük önderi, son sözler olarak arkasında şunu bırakıyor: “Değersiz dallarda asılmaya pervam yoktur! Muhakkak ki mücadelem Allah ve din içindir!”

DOĞRUHABER

 

 

 

 

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *