0

 

Suudi Krallığının geçen günlerde başlayan ve hala devam eden Yemen saldırısına değinmeden önce yakın geçmişte İngiltere ile Arjantin arasında meydana gelen bir sürtüşmeden söz etmek istiyorum. Daha sonra Suudi Krallığının saldırganlığını değerlendirmenin önemi daha iyi anlaşılacak diye düşünüyorum.

Sene 1982, İngiltere ile Arjantin’in arasında “Falkland Adaları” yüzünden bir tartışma çıkar, her iki ülke adaların kendisine ait olduğunu iddia eder, (bu arada sözünü ettiğim Falkland Adalarının toplam alanı yaklaşık olarak 12.000 km2, nüfusu ise yaklaşık olarak 50.000 kişidir.) daha sonraları bu tartışma bir sürtüşmeye dönüşür. Her iki ülkenin savaş gemileri burun buruna gelmiş neredeyse sıcak savaş patlak verecekti.

Ama sihirli bir el iki ülkenin de geri atmasını sağlıyor, her iki ülkenin savaş gemileri birbirlerine tek atış bile yapmadan geri çekiliyorlar. Böylece sürtüşme tatlıya! Bağlanıyor.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Arjantin kendisine yapılan “manevi baskı” nedeni ile geri adım atmak zorunda kalmıştı.

Sakın Arjantin halkı Müslüman değil, onlara nasıl ve kim manevi baskı yapmış olabilir ki demeyin. İşte benim de asıl değinmek istediğim can alıcı konu orası.

Evet Arjantin Hükümeti kendisine yapılanan “manevi baskı” sonrası geri adım attı ve savaş aşamasına gelen bir durum tatlıya! Bağlanmıştı. Peki o “manevi baskıyı” kim yapmıştı dersiniz. Büyük Şeytan ABD mi, Almanya veya Fransa mı? Hayır. Peki kim? Sıkı durun:

Dönemin Hristiyan Alemi’nin ruhani lideri, Polonyalı olan Papa 2. Jean Poul. Hani şu İtalya sınırları içinde olan ve Vatikan denen yerde ikamet eden zat. Sakın bu kişi nasıl bu kadar etkili bir yapıya sahip olabiliyor demeyin; Hristiyan Alemi’nin tüm liderleri onun söylemlerine biat etmek zorundalar.

Evet, maalesef çıkması belki de büyük ölümlere sebep olacak bir savaşı Papa 2. Jean Poul önlemişti. Peki nasıl oldu da bunu başarabilmişti? Acaba uluslararası diplomasi mi yürütmüştü? Değişik kuruluşları “NATO, BM” gibi kuruluşları mı devreye sokmuştu? Gene hayır. Pekala İngiltere ve Arjantin hükümetlerine ne dedi?

Dediği çok basit, ama bir o kadar da çok anlamlı ve düşündürücü. Sizler Hristiyan’sınız, birbirinizle nasıl savaşırsınız, sizler düşman değil dostsunuz, sizin asıl düşmanlarınız bellidir, türünden yaptığı açıklama işi hemen oracıkta bitirdi. Tabi bu arada savaşın başlamadan bitmesi ile beraber Hristiyan Aleminin ruhani lideri hemen tüm dünyada kahraman ilan edildi ve özellikle halkı Müslüman olan ülkelerde onun için büyük propagandalar yapıldı.

Yukarıda yaptığım açıklamalardan sonra özellikle halkı Müslüman olan ülkelerin sürekli olarak bir savaş alanı haline getirilmesinin, sürekli olarak birbirlerinin kanını dökmesinin ne kadar acı bir durum olduğu sanırım daha iyi anlaşılmış oldu. 

Eğer bugün İslam aleminin en büyük önderleri olması gereken sözde İslam ülkeleri Suudi Krallığının önderliğinde bir başka halkı Müslüman olan Yemen’e saldırıyorsa, yetmezmiş bu saldırıları terörist İsrail de buna havadan yaptığı saldırılarla destek veriyorsa varın İslam Aleminin içinde bulunduğu acı durumu siz düşünün.

Peki Suudi Krallığının Yemen’e yaptığı ve Terörist İsrail’in de destek verdiği tüm bu saldırıların dayanağı nedir diye soracak olursak, karşımıza korkunç bir tezat ortaya çıkıyor.

Tüm halkı Müslüman olan ülkeler için kutsal sayılan İslami değerlerin bulunduğu Suudi Krallığı, komşusu ve kendisi gibi halkı Müslüman olan Yemen’e saldırının ardında yatan gerçek ise çok ürkütücü:

 

Suudi Krallığı Komşusu Yemen’de İslami bir oluşumu engellemek için saldırmış ve orada yeni bir yapılanmayı engellemek için bu adımları atmıştır. Nedeni de orada oluşacak “İslami Yapı” çıkarlarını tehdit ediyor da ondan.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *