0

 

Hatırlayanlar bilir, “Birinci Körfez Savaşı” sırasında ABD tüm savaş imkanlarını seferber etmiş, önce havadan yaptığı saldırılarla Irak’a ait olan stratejik ve askeri alanları bombalamış, köprü, otoyol, havaalanı gibi yerleri kullanılamaz hale getirdikten sonra; askerlerini bir kara savaşına sokmuştu.

ABD kuvvetleri şunu çok iyi biliyorlardı ki bir ülke ile yapılan savaşta başarılı olmanın yolu, sadece havadan atılan bombalarla değil, kara kuvvetlerinin elde edeceği neticelerle belli olacaktı. Dediğimiz gibi havadan yapılan bombardımanların ardından karadan da saldırıya geçerek Irak’ı işgal etme yoluna gitmiş, Irak ordusuna büyük bir yenilgi tattırmış, Irak ordusunun büyük bir bölümü de zaten tek kurşun sıkmadan teslim olmuştu. Özellikle büyük umut bağlanılan “Cumhuriyet Muhafızları” dahi hiçbir direniş gösterememişlerdi.

Ama bunlara rağmen; ABD ordusu bazı yerlerde karşılaştığı direnç çatışmalarında büyük zayiatlar vermiş, öldürülenlerin sayısı başta ABD kamuoyu olmak üzere dünya ülkelerinden gizlenmişti.

Unutmadan şunu da hemen belirtmeliyim ki ABD ordusundan öldürülenlerin sayısı kendi ülkelerinin gündeminde ABD yöneticilerine karşı bir tepkinin oluşmasına neden olamamış, hatta bu ölenler için fazla bir üzüntü bile duyulmamıştı. Nedenine gelince;

Çünkü bu öldürülen ABD askerleri sıradan aile çocukları, bir de bunlar zaten paralı askerler, yani aldıkları maaş karşılığında görev yapan kişiler.

Bir de şu nokta çok önemli; ABD de orduya yazılanlar, genellikle okumamış ve eğitim seviyesi düşük, kendisine toplumda yer edinememiş kişiler, yani fazla değerli olmayan kişiler bunlar. Zaten işsiz oldukları için orduya yazılmış bu kişilerin ölümü, bu nedenle pek bir önem arz etmiyor. Bunların insani yönlerinin de zaten hiçbir önemleri yok. Buna rağmen;

ABD körfez savaşından bu yana kaybettikleri askerlerinin sayısının çokluğundan o kadar korkmuş olmalıdır ki, artık Müslüman bir ülkeye saldırı yapacağı zaman, kendi kayıplarının en az bir seviyeye düşmesi için, kendi yerine ölümüne çatışacak başkalarını arayıp bulma yoluna gitti. Bu isteğine de hemen ulaştı.

ABD artık kendi en basit statüdeki askerlerinin ölümlerini dahi istemeyip, onların yerine savaşacak birilerini bulmuş, kendi askerleri yerine, başkalarını ölüme gönderecek yöntem ve eylemler içine girmiştir. Bunu yaparken de kendi amaçlarına hizmet edecek “taşeron örgüt ve askerlerle işbirliği” yapmayı da gayet mubah görmektedir.

Kendi askerlerini ölümden korumak için, önce havadan birkaç saldırı yapacak, belirli noktaları havaya uçuracak, (bu arada yeni üretmiş olduğu silahlarının da öldürme gücünü test etme imkanı da bulacak) ondan sonra kendisi için ölümüne savaşacak saf insanları sahaya sürecek. Çok basit, ama akıllıca bir fikir değil mi?

“Unutmayalım ki ABD Demirtaş’ı çok çabuk harcadı”

ABD, sırf kendi çıkarlarının korunması için; aynı dinden, “Suudi Krallığı’nı Yemen’e saldırtması gibi” aynı dilden “Irak’ta Kürt guruplarını birbirine düşürmesi gibi” ve aynı bölgeden olan insanları “Arap, Türk ve Kürt” birbirleri ile o kadar kolay çatıştırabiliyor ki bunu nasıl becerebiliyor diye insanın sorası geliyor ama, cevap zaten basit.

Şeytanın hileleri her zaman çok basit, yeter ki siz onun vaatlerine kanmayın. Şeytan her zaman size güzel, ama, gerçekleşmesi imkansız olan vaatler sunar, sonra da sizi o vaatler peşinde koşturur. Aman akabinde size şunu söyler: "ben sizin yaptıklarınızdan Allah’a sığınırım, çünkü ben alemlerin rabbi olan Allah’tan korkarım.

Unutmayalım ki günümüzün en büyük şeytanı ABD; alemlerin rabbi olan Allah’tan korkmamaktadır.

Haydi ey İslam Alemi. Alemlerin rabbi olan Allah’tan korkmaya ve tüm şeytanlara karşı birlik olmaya.

 

Selam ve dua ile.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *