0

 

Kapitalist sistemin kuralıdır, hâkim olduğu yerlerde yaşayan vatandaşlarına bir iş imkanı sağlamak, onlara iş imkanı sağlasın ki onları daha iyi sömürebilsin.

Neyse; bizim derdimiz bugün kapitalist sistemin insanlara sağlayamadığı işsizlik üzerine olacak. Girişte söyledik, kapitalist sistemin bir özelliğini, ama bazen de bu vahşi sistem, insanlarını öylesine bir işsizlik okyanusunda boğar ki, orada yaşayan insanlar çaresizlikten ondan medet umar hale gelirler.

Özellikle yaşadığımız şehirde yeni biri olmam hasebi ile dikkatimi çeken çok önemli bir nokta oldu. O da bu güzelim şehirde insanların aşırı derecede işsiz olması. Bunun yanında her adım başında bu işsiz insanların zamanlarını geçirdikleri kahvehane ve oyun salonlarının çok olması. İnsanların oyun oynama ve zamanlarını kahvehanelerde geçirmelerine elbette ki saygım vardır, bu onların kendi yaşam tercihleridir ama bir bakıma ekonomik sıkıntı içinde olanların zamanlarını böyle acımasızca harcamaları da onlar için hoş bir şey olmasa gerek.

Ayrıca kapitalist sistemin kuralı olan aşırı lüks tüketimin fazla olması. Ortada bir tezat olsa gerek; hem insanların işsizliğinden dem vurup, hem de aşırı lüks tüketimden söz etmek bir çelişki gibi gelebilir. Doğrudur, buna katılıyorum; ama bu lüks tüketimden faydalananlar sadece iyi bir işe sahip olup, gelir seviyesi yüksek olan insanlardır, şehirde yaşayan herkes değil.

Dikkatimi çeken önemli bir noktada şu oldu: Bu şehirde her on metre de bir dürümcü… Bunlar nasıl oluyor da bu kadar kolay çalışma ruhsatı alabiliyor? Acaba halkın sağlığını bu kadar yakından ilgilendiren bu tür çalışma alanları denetleniyor mu? Ya da yaptıkları yemek sağlık kurallarına uygun mu? İlerde bu tür iş yerleri yüzünden şehirde toplu bir hastalık salgınının çıkmasından korkuyorum.

İster istemez şunu düşünüyorum: Özellikle Türkiye’de bazı yerel yönetimler kendi seçmenini bilerek mi işsizlik canavarına yem ediyorlar da sürekli kendilerine muhtaç bir hal yaşasın, sürekli onların ellerine baksın, hem zamanını boşa harcasın, hem hiçbir şey düşünmesin, hem de elinde var olan birkaç kuruşu kahvehanelerde harcasın? Bu düşüncemin yanlış olmasını temenni ederim.

Eğer derseniz, belediyenin imkanları vatandaşlarına iş sağlayacak kadar güçlü değildir, ya da hükümetten gereken ekonomik yardımı yeterince alamıyor; o zaman size inanmam. Çünkü belediyelere gelen yardım, sınırları içinde yaşayan kişilerin sayısına göredir. Hem belediyenin gelirleri sadece iller bankasından gelen ödenekler değildir. Belediye her kurumdan gelir elde etmektedir, ama bunu hizmete ne derece dönüştürüyor; işte merak edilen konu bu.

Bir vatandaş olarak yerel yönetimlerden şunu beklemek çok mu iyimser olur: Şu anda şehirde yapımı devam eden çok sayıda bina var. Dış görünüşleri itibarı ile insanın dikkatini çekiyor, ama binaların dikiliş şekli maalesef hiç de hoş değil. Çünkü bu binalar çölde yeşeren kaktüs gibi gelişi güzel dikiliyor, nerede boş bir alan varsa oraya hemen bir bina dikilmiş, binalar arasındaki mesafe de pek iç açıcı değil. Yani dikilen binalar birbirlerini boğmuş durumda.

 

Bunlar sadece benim naçizane görüşlerim; bu görüşlere katılmayanlara da elbette saygımız vardır. Ama şunu tekrar ifade etmek isterim ki, yerel yönetimlerin hizmet anlayışları partizanca değil, tüm vatandaşları kapsayıcı durumda olmalıdır. Her yönü ile daha güzel ve işsizlik sorununu çözmüş bir şehirde yaşamak dileği ile.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *