Değişim kavramı derin muhtevalar içeren
bir kavram. Her şey bir değişim içindedir. Heraklitos’un dediği gibi
‘’Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. ’Özellikle eğitim açısından
baktığımızda tarzlar, yaklaşımlar, yöntemler hep değişmektedir. Mesela
tümevarımsal yöntemlerden tümdengelimsel yöntemlere ya da genelden özele doğru
hareket ettiğimiz gibi.
Türkiye’deki eğitim modeline baktığımızda
birçok yeni kurumun yeni modellerin teşekkül etmesini ihtiyaca bağlıyoruz. Her
şey değiştiği için ihtiyaçlar da değişiyor, değişebiliyor. Bu değişimlerle
beraber bizler de psikolojik, sosyolojik, zihinsel, bireysel olarak
değişiyoruz. Sabır göstermediğimiz çocuklarımıza sabır gösterebiliyoruz, çok
sinirliyken mütevazı bir hal alabiliyoruz.
Bu değişimlerin kurumlar üzerinde
etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Sınıf sayısı, öğrenci sayısı, öğrencilerle
ilgilenme biçimi, sosyal etkinlikler, robotik kodlama, resim, müzik, dillere
verilen önem, her hafta düzenli kazanım testleri, rutin denemeler, deneme
analizleri, rehberliğin yaklaşım biçimi bunların hepsinin bir ihtiyaca binaen
ortaya çıktığını söylemek mümkün.
Bu değişimle birlikte yeni bir kültürün
ortaya çıktığını da söylemek mümkündür. Evden uzaklık, okulda yemek yeme
kısacası günün çoğunu okulda geçirme gibi bir durum, yeni bir kültürü de ortaya
çıkarmıştır. Bu kültüre teknolojiyi eklediğimizde bilgilendirme gruplarının
oluşması bunun en güzel örneğidir. Bir öğrenci okula gelmediğinde anlık
yoklamaların toplu halde veliye ulaşması muazzam bir şeydir. Ödevlerin
sistemler üzerinden kontrol edilmesi yapılmayan ödevlerin veliye bildirilmesi
güzel bir gelişmedir.
Öğretmen-öğrenci diyaloğu, öğretmen-veli
diyaloğu, velinin her şeyden haberdarlığı ebeveynler için ciddi bir kazanımdır.
Velinin çocuğunun hangi saatte okula gidip geldiğini bilmesi, servislerin
çocuğu kapının önünden alıp, kapının önüne bırakması servislerin mesaj sitemi
veli için büyük bir kazanımdır. Her türlü haberdarlık velide bir güven
oluşturduğu gibi, öğrencinin de çalışmasını mutlaka etkiler. Bu çalışma ve
davranış biçimi öğrencinin bütün savunma mekanizmasını alt üst eder.
Bu nokta çok önemli olmalı ki bütün
olumsuz nedenler ortadan kalktığında bireyin gelişimi daha kolay olacaktır. Bu
kadar çalışmadan sonra ebeveynlerin tutum ve davranış biçimi yeni modeli ciddi
anlamda etkileyecektir. Özellikle aşırı korumacılık, bireylerin gelişimini
ciddi anlamda olumsuz etkiler.
“Aslında benim çocuğum ödevini yapar,
aslında benim çocuğum yaramaz değil, aslında benim çocuğum öyle bir çocuk
değil, bakmayın çocuk bir hastalık geçirdi ondan böyle hırçın ya da bu ara biz
babasıyla çok iyi değiliz.” gibi bahaneler hem öğrenciyi pasif hale getirir hem
de ebeveynlerin bu söylemleri çocuk için bir fırsat olur.
O yüzden sistemin iyi işlemesi için
çarkın bütün dişlileri fonksiyonel olmalı, dişler fonksiyonel olurken
eğitimciler ve ebeveynler de ahlaklı davranmalıdır. Çocuklara pabuç bırakacak
sözler sarf edilmemeli. Onlara her yönüyle örnek oluna bilmeli. Özel sektörde
bu imkânlar varken devlet okullarında da bunlar yapılmaya çalışılmalıdır. Tabi
ki çok zor bir durum. Kırk kişilik sınıflarda iki dakika bir susun arkadaşlar
diyorsak eğitimimizin ya da ailenin çocuğunu nasıl yetiştirdiği net ortadır.
Rabbim; imkânlarımızı artırsın, olumlu
yönde adımlar atmamızı vesile kılsın.
Selam ve dua ile…
0 yorum