42

Kadının biri, son derece üzgün ve kaygılı bir şekilde, hocasına yaklaşır ve utana, sıkıla içini döker..

“Hocam, nerdeyse bir ömür geçirdiğim, onlarca yıl beraberce yaşadığım kocamı, artık tanıyamıyorum!

Sanki o sıcak, ilgili, kadirşinas adam gitti ve yerine soğuk, ilgisiz, robot gibi bir adam geldi...

Asla böyle bir insan değildi oysa...

Her şey telefonla fazlaca vakit geçirmesinden sonra değişti. Telefonla olan bağı arttıkça, benimle ve çok sevdiği çocuklarımızla olan bağı koptukça koptu...”

Aslında kadın da hoca da bu durumun nedenini az çok anlamışlardı ve fakat içlerini yakan bu yangını dile getirecek sözcükler ve çözümler bulamıyorlardı. Çünkü yangın öyle büyük bir yangındı ki, sadece bu aileyi değil, istisnalar hariç, neredeyse tüm toplumu etkisi altına almış bir yangındı...

Sahi farkında mıyız? Tüm toplum olarak yanıyoruz da yangınımızı söndürenimiz yok!

Ateşe koşan pervaneler misali, yıkılan yuvalardan, kirlenen iffetlerden, çiğnenen hürmetlerden ibret alamayıp, günah çukurlarının yanında, yamacında dolaşıyoruz.

Oysa yanında, yamacında dolaşmak, muhakkak ama muhakkak bir gün, içine düşmeye de sebep olacaktır...

Şu cep telefonları ilk çıktığı yıllarda, ihtiyaç halinde kullanılan bir cihazdı. Ancak şu an, temel insani ihtiyaçların karşılanmasına, unutulmasına bile neden olan, bir hipnoz aletine, bağımlılığa dönüştü adeta ...

Tabi bir de bu aletle günaha girilen kapılar var!

İşin en vahim boyutu da bu doğrusu...

Her yere taşınabiliyor, kolayca muhafaza (!) edilebiliyor.. Şifrelenebiliyor.. Yani Allah korkusu da yoksa, nasıl olsa kullar da görmüyor hesabıyla, nice çirkef mecrada, zina dalgalarıyla internet sörfü yapılabiliyor...

Yukarıda zikrettiğimiz anekdottan dolayı, bu durumun sadece erkeklere has bir durum olduğu şeklinde bir yanlış anlaşılma olmasın!

Nice kadın, kocasının aldığı telefon ve ödediği faturayla, iffetine ve hürmetine halel getirecek sosyal medya mecralarında boy göstermeye başlayalı, çok zaman oldu...

Madde bağımlılarının, bağımlılık döngüsü misali; önce merak, sonra deneme, sonra bir doz derken, dozajı arttırıp-aklı, kalbi, ruhu esir olmuş, aradığı ilgi ve sevgiyi, sosyal medyanın sahte samimiyetinde bulduğunu sanan kadınlar da azımsanmayacak kadar çok...

Sokakta bir adam görse başını önüne eğen, konuşmaktan çekinen ve fakat, sosyal medya uygulamaları üzerinden erkeklerle rahatlıkla yazışan, birebir görüntülü muhabbet eden, filtreli, güzel ve alımlı resimlerini gönderen iffetsiz kadınlar...

Düşünelim; bir erkek bir kadından cebinde saklamak ve istediği zaman bakmak için bir resim istese, kaç kadın bunu verebilir ki!?

Ama söz konusu sosyal medya olunca, her şey normal ve mubah oluyor sanki!

Oysa normal hayattaki ahlâk ve erdem eksenli değer yargıları ne ise, dijital dünya da aynı kıstaslar geçerlidir. Elimize cep telefonlarını alınca, cep telefonuyla oynar gibi iffet, haysiyet, şeref, ar, namus gibi faziletlerle oyuncak gibi, şımarıkça oynama lüksüne sahip değiliz!

Zira bu durum, hem bu dünyada ve hem hesap dünyasında bizim için ateş olup, geri dönülemez yangınlara duçar kılar bizi...

Ne buyuruyor Rabbimiz!?

“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çirkinliği apaçık bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsra,32)

Velev ki dijital cihazlar üzerinden olsun...

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *