Dilimizi argo ve sövgü türü
sözcüklerden uzak tutmamız gerektiğini biliyorum. Bazen, bazı kişiler ve
davranışları öyle bir noktaya varıyor ki tahammül dahi dili tutmak noktasında
yetersiz kalıyor. İşte tam burada ‘Çıkar ağzındaki baklayı!’ deyip
ağzımızdaki baklayı meramımızı ifade açısından çıkarmak zorunda kalıyoruz.
Soytarı kelimesini
duymayanımız yoktur. Bu kelime söylenince zihnimizde hemen ‘maskara, yaltak,
dalkavuk, şaklaban ve hınzır’ gibi çağrışımlar geliyor. Türkçeye Farsçadan
geçen bu kelime sa'teri kökünden türetilmiştir. Bu çerçevede soytarı,
taklit yaparak eğlendiren kimse demektir. Eski zamanlarda hükümdar ve kralları
eğlendirmek, şehir meydanlarında ve sirklerde şaklabanlık yapmak ve güldürmek
için uydurukça komik hikâyeler anlatan kişiler de soytarı olarak
adlandırılırdı. Soytarı, sadece eğlendirmekle kalmaz, başka insanları
menfaatleri doğrultusunda küçük düşürüp hükümdar veya krala yaranmaya
çalışırdı.
Anlatılır ki; “Eskiden
yaşayan kralın biri patlıcanı çok severmiş. Kral patlıcandan her
bahsettiğinde kralın soytarısı iç geçirir kral, patlıcanla ilgili ne
derse soytarı tasdik edermiş. Kral: ‘Patlıcan dolması gerçekten mükemmel bir
yemektir.’ diye konuşsa, Soytarı, hemen öne atılır: ‘Evet, patlıcan dolmasının
üzerine yemek tanımam.’ dermiş. Kral, patlıcan musakkadan bahsetse soytarı: ‘Ah
var mı patlıcan musakka gibi bir yemek?’’ diye söze başlarmış. Kral: ‘Her gün
üç öğün de patlıcan kızartma olsa yerim.’ dediğinde, soytarı ‘Bir ömür patlıcan
kızartma yiyebilirim’ dermiş. Aradan zaman geçmiş, günler akıp gitmiş ve kral
patlıcandan bıkıp nefret eder olmuş. Bir gün kral: ‘Bu patlıcan yemeğini nasıl
yerler bilmem. Patlıcan dışında mide bulandıran başka bir yemek daha
bilmiyorum.’ demiş. Soytarı, tekrar öne atılmış ve ‘Haklısınız, kralım millette
ne mide var. Aslında tüm patlıcan yemeklerini yasaklamak lazım.’ demiş.
Soytarının daha önce patlıcanı övdüğünü bilen bir kişi ‘Yahu! Daha düne kadar
sen değil miydin patlıcan yemeğini öve öve göklere çıkaran?’ diye sorunca soytarı
hemen savunmaya geçmiş ve: ‘Ben, kralın soytarısıyım patlıcanın
değil.’ Demiş.
Kıssadan hisse derler ya! Biz
de kıssamızı anlattık. Eskinin soytarıları böyleydi.
Eh, şimdi modern(!) çağdayız.
Batıl ideolojilerin, dine düşmanlığın, dindara salya akıtmanın, hakka ve
doğruya saldırmanın prim yaptığı bir dönemdeyiz. Çağdaşlık(!) adına her türlü
‘ahlaksızlık, seviyesizlik, kâfirlik ve asiliğin’ kişiyi çağdaş(!) diye öne
çıkardığı bir çağdayız. Elbette, böyle bir çağın ‘soytarıları’ daha farklı ve
daha çok olur.
Lakabı ve etiketi yerine göre
‘politikacı, sanatçı, aydın, gazeteci, akademisyen veya aktivitist’ olsa da bu
zamane soytarılarının eğlendirdiği, alkış tuttuğu ve şakşakçısı kesildiği ‘insi
ve cinni şeytanları, nefisleri ve kendileri gibi Allah’a asi yandaşları’dır.
Bu soytarılar; Batı’ya
vurgun, solculuğa tutkun, Kemalizm’e uçkun, zalim ve işgalciye suskun,
çıplaklığa uygun, ahlaksızlığa doygundurlar.
Bu soytarılar; dine kindar,
dindara marazdar, ayet ve hadislere gönlü dardırlar.
Bu soytarılar, bazen ekranlardan
ulur, bazen sosyal medyadan solur, bazen meydanlarda kudurur.
Bu soytarılar; İslam hariç
her dine saygılıdırlar,
Kur’an hariç her kitabı
severler,
Ümmetin dilleri ve renkleri
hariç her dil ve rengi severler,
Tesettür hariç her çeşit
giyime rıza gösterirler,
Minber ve mihrap hariç her
kürsüyü ve konuşanı beğenirler,
Mescitler hariç her mekânı
kutsarlar,
İslami düşünce hariç her
çeşit beşeri ve batıl düşünceye hoşgörülüdürler,
İslami sanat hariç her türlü
heykelimsi ve nü sanata methiye düzerler,
Müslüman hariç ölen her
canlıya üzülürler,
İslam tarihi hariç her türlü
mitolojik tarihe hayrandırlar,
İlahi ve neşide hariç her
türlü müziği kendinden geçercesine dinler ve yüceltirler,
Ümmet coğrafyasını ilkel ve
yoz bulup Batı coğrafyasına kul köle olurlar,
Edep ve iffet hariç her türlü
davranışsal kabul ve tutumu insani bulurlar.
Elhasıl, bunlar doğrunun
yandaşı değil yanlışın soytarısıdırlar. Bunlar, aydınlığın bekleyeni değil
karanlığın nemalanıcısıdırlar. Bu soytarıları hala tanımadınız mı?
Etrafınızda din ve dindara
karşı ne kadar kindar varsa katın içine rahatlarsınız.
Bu çağdaş soytarılardan ve
taklitlerinden sakınınız.
Üzerinize gelirlerse taş
atmayın taşa yazık olur.
Sadece ‘hoşt!’ deyin ve uzak
durun!
0 yorum