Bir 15 Temmuz’un daha
arifesindeyiz. Aradan yıllar geçti ama o hain kalkışma güncelliğini hala
koruyor, koruyacak gibi de görünüyor. Her 15 Temmuz’da tüm Türkiye o günleri
tekrar yaşar gibi oluyoruz. Gerçekten korkunç bir girişimdi. Eğer o gün
darbeciler başarılı olsaydı bu ülkenin kaderi korkunç derecede değişecekti. İç
savaş, toplu katliamlar, dış güçlerin müdahalesi ve yıkılmış, harabeye dönmüş,
tutsak olmuş bir ülke…
Bu darbe girişimine bu
ülkenin Müslüman halkı kahramanca direndi. Öyle destansı bir direniş gösterdi
ki dost- düşman hiç kimse böyle bir direniş ve karşı koyuşu bu halktan
beklemiyordu. Bu halkı pısırık, edilgen, her şeye boyun eğer gören darbenin
asıl sahibi olan büyük şeytan Amerika ve emperyalist güçler büyük bir şok,
şaşkınlık yaşadılar.
Müslüman Türkiye halkı
küllerinden dirildi adeta. Üzerindeki toprağı silkeledi ve bir aslan gibi
kükredi. Tekbirlerle, salavatlarla, dualarla meydanlara döküldü. İnsanlar
dillerinde tevhit lafzı, Allah’u Ekber haykırışlarıyla tankların üzerine
koştular, kurşunlara göğüslerini siper ettiler, öldürüldüler ama darbecilere
yol vermediler. Kendilerini köleleştirmek isteyen şer güçlere, şeytanın
dostlarına dur dediler.
İnsaf sahibi, vicdanı
körelmemiş, insanlıktan azıcık nasibini almış herkesin kabul edeceği gibi o
ölüm kalım günüde, kader gününde meydanlara dökülen, tankların üzerine yürüyen,
ölüme koşan insanların büyük ekseriyeti dindar insanlardı. İslami endişelere
sahip, İslami dünya görüşünü benimsemiş insanlardı. O günde şehit olanların
çoğunun değişik İslami çevrelere, cemaatlere, camialara mensup oldukları kısa
süre içinde ortaya çıktı.
O gün laik kesim, laik
kesimin mensup oldukları oluşumlar, örgütler, hatta partiler derin bir
sessizliğe gömüldüler. Onlardan çok azı meydanlarda yerini aldı. Çoğu bekle gör
anlayışıyla hareket edip işin nereye varacağını bekledi. Darbecilerin
yenileceği, Müslüman halkın onlara geçit vermeyeceği anlaşılınca da bir anda
meydanın aslanları kesildiler. Kraldan çok kralcı kesildiler. Utanmadan
Müslüman halkın, İslami cemaatlerin zaferini kendileri sahiplendiler. Hatta
hızlarını alamayarak FETÖ yapılanmasının yüzüne taktığı sözde cemaat maskesini
gerçek kabul edip gerçek kahramanları, darbeye karşı duran zaferin gerçek
sahiplerini, İslami kesimi darbenin suçlusu ilan ettiler. Tüm cemaatleri
potansiyel darbeci ilan ettiler.
Öyle bir yaygara kopardılar
ki iktidar bile onların bu korkunç algı operasyonuna boyun eğdi. Kanlarını ve
canlarını feda ederek zaferi onlara altın tepside sunan İslami kesimlerin suçlu
ilan edilip linç edilmelerine göz yumdu. Hatta bazı bakanlar, iktidar
partisinin bazı yetkilileri laik kesimle aynı koroya katıldı.
Ne yazık ki bu algı, bu
görmezden gelme nankörlüğü hala sürüyor. Bu yanlış gidişat ülkenin hayrına değil.
Dindarları, dindar kesimleri küstürerek, önlerini keserek, onları yok sayarak
bu ülkeye hizmet ettiklerini sananlar bu ülkeye zulüm ediyorlar. Dinin ve
dindarların önünü kesmek için devletin imkânları dâhil her türlü yolla fesadı,
ahlaki yozlaşmayı yaygınlaştırmaya çalışanlar, gençliğin arasında sapkın
anlayışların, sapkın yaşayışların artışı için dış destekli sapkın kesimlerin
önlerini açanlar bu ülkeye hizmet etmiyorlar.
Yarın, öbür gün yeni 15
Temmuzlar yaşanırsa eğer ve ortada dindar gençlik diye bir gençlik olmazsa bu
hain darbe girişimlerine gece gündüz şehvetlerinin peşinde koşan yoz gençlik mi
karşı koyacak acaba? Plan ve projelerinin, hain emellerinin önündeki en büyük
engelin dindar halk olduğunu, İslami şuura sahip gençlik olduğunu bilen, anlayan
emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçileri bu ülkede dini zayıflatmayı,
dindar gençliği yok etmeyi büyük bir hedef haline getirmişler ve bu hedeflerini
gerçekleştirmek için büyük bir gayretle çalışıyorlar. Ve ne yazık ki iktidar,
bilerek veya bilmeyerek devletin imkânlarını konserler, yılsonu etkinlikleri,
bahar şenlikleri, panayırlar, sportif faaliyetler, geziler adı altında bu şer
güçlerin hizmetine sokmaktan çekinmiyor.
0 yorum