Lokman hekime bu güzel ahlakını
kimden aldın diye sorulmuş?
Cevaben: ‘’ahlaksızlardan aldım’’
demiş.
Bu nasıl mümkün olur, insan
ahlaksızdan ahlak öğrenebilir mi?
Pekâlâ mümkün.
Bu biraz da sizin karşılaştığınız
olaylar karşısında takındığınız tavra bağlıdır.
Size haksızlık yapan bir insana,
haksızlık yapmak yerine, başkasına haksızlık yapmamamız gerektiği sonucunu
çıkardığımız gün…
Size saygısızlık yapan bir insana
saygısızlık yapmak yerine, başkasına saygısızlık yapmamamız gerektiğini
öğrendiğimiz gün…
Sizin malınızı çalan bir insanın
malını çalmak yerine, başkasının malını çalmamamız gerektiğini kavradığımız
gün…
Değerlerimize hakaret eden bir
insanın değerlerine hakaret etmek yerine, başkasının değerlerine hakaret etmememiz
gerektiğini anladığımız gün…
Çoğalta bileceğimiz yukarıdaki
örnekleri bu haliyle algıladığımız ve inandığımız gün belki de ahlaktan yoksun
insanlardan ahlak dersi alabiliriz.
Diğer bir husus insanların belki
de zamanı gelmediğini düşünerek bir müddet içinde gizlediği fikir, ideoloji
veya inancının dışa vurumu olarak da görülebilir.
Şöyle ki Otto’ya göre: “Din,
kutsalın tecrübesidir.” Bu söz üzerinden açıklamaya çalışacak olursak…
Bir dinin, inancın veya
ideolojinin var olduğunun ispatı müntesiplerinin olmasıyla ilişkilidir.
Bu inanç, ideoloji veya
değerlerin insanlığın faydasına olup olmadığını da müntesiplerinin bu değerleri
pratiğe dökmesiyle anlaşılabilir.
Bir anlamda insanın inanç, fikir
ve ideolojik iddiası varsa gündelik hayatta bütün eylem ve söylemlerinin de bu
değerlerin bir pratiği olarak görülmesi de kaçınılmazdır.
Dolayısıyla kendi fikir ve
ideolojisinin pratiğini yapan ve bunu yaparken küstahlaşan insanlar sahip
olduğunu iddia ettiği değerlerin aslında ne kadar boş olduğunu göstermektedir.
Bu yönüyle size öğretmenlik yapan
bu insanlardan öğrenecek çok şey vardır.
Sizin değerlerinize saldırılınca
sizde oluşan olumsuz hislerin, siz başkasının değerlerine saldırınca onlarda da
aynı duyguların oluşacağını unutmamak gerek.
Ancak belki de unutulmaması
gereken en önemli şey; ‘cehalet öldürmeyi, bilgi yaşatmayı seçer; çünkü cahilin
anlatacak bir şeyi yoktur.’ Taşıdıkları boş değerlerle insani hiçbir iddiası
olmayan, bu sebeple saldırganlaşan bu güruhun düşmanlık üzerinden taraftar
toplayacağı gerçeğidir.
Bu durumu Baudrillard şöyle
özetlemektedir: “Ötekinin kökünü kazımak için girişilmiş olan her şey ötekinin
yok edilemezliğini, yani ötekinin sürüp giden kaçınılmazlığını kanıtlıyor.”
0 yorum