Geçenlerde eve doğru giderken otobüs durağında babasıyla
otobüs bekleyen küçük bir çocuk gördüm.
Otobüs durağa yaklaşınca küçük çocuk babasının yüzüne ‘’
bineceğimiz otobüs bu mu?’’ dercesine bakıyordu.
Her çocuğun deneyimlemek istediği bir anın mutluluğu,
sevinci okunuyordu gözlerinden.
Üzerindeki kıyafetlere bakılırsa maddi durumları çok da iyi
değildi; ancak bu onun için anın tadını çıkarmasına engel gibi görünmüyordu.
Ne de olsa tuttuğu bir el vardı, dolayısıyla güven
içerisindeydi.
Daha önce de böyle bir şeyi tecrübe etmiş; ancak sadece
dokuz ay sürmüştü.
Şimdi ise dokuz ay onu güvende tutan hesapsız besleyen
kordon kesilmiş yerini ‘’el’’ dedikleri başka bir şey almıştı.
Ancak bu el denilen şey dokuz ay değil belki de bir ömür onu
besleyecek, koruyacak ve dağ gibi arkasında durup onu güvende tutacaktı.
Kısacası ‘’el’’ yaşama tutunmanın adıydı…
Evet, belki maddi açıdan durumları çok da iyi değildi.
Belki birilerinin daha çok yemesi için kendisi daha az yemeliydi.
Belki birilerinin kıyafetlerinin güzelliği görülsün diye o
eski elbiseler giymeliydi.
Bunlara rağmen doğrusunu isterseniz o çok şanslı bir
çocuktu…
En azından hayata tutunabilmek için tutacağı bir eli vardı.
Ya tutacak o eli bulamayanlar, ya biriktirecek bir anısı
olmayanlar…
İşte bu düşünceler üzerinden dünyanın dört tarafına dağıldı
yüreğim.
Acaba şu an dünyanın hangi noktasında çocuklar ne acılar
yaşıyor diye derin bir ah çektim.
Gerçi ‘’Unıcef’’ adında çocuk hakları için kurulmuş
uluslararası bir organizasyon mevcuttu.
Ancak bu çok çelişkili geliyordu bana…
Öyle ya bu çocukların açlığına ve korunmasız kalmasına sebep
olan bu birleşen milletlerin içinde kümelenmiş birkaç zalim millet temsilcileri
değil miydi?
Adeta dünyayı kendi aralarında pay edip yer altı ve yer üstü
zenginliklerini sömürmek için girdikleri ülkelerde halka kan kusturanlar değil
miydi?
Adeta ‘’boyun eğdirilmek istenen milletler’’ veya
‘’sömürülmek istenen milletler’’ gibi politikalar izlemiyorlar mı?
İşte milyonlarca çocuğun en muhtaç olduğu ‘’eli’’ kesip,
üstelik en muhtaç oldukları bir zamanda bunu yapan bu ‘’birleşen illetler’’
değil miydi?
Akabinde yılda bir iki kez yardım kolileri veya sıcak yemek
dağıtımı yapmaları göz yaşartıcı değil mi?
Sizce bu çocukların bir ele mi, yoksa bir koliye mi ihtiyacı
var?
0 yorum