Hep söyleriz, siyaset halk için hak doğrultusunda yapılır.
Menfaat için, çıkar için, makam için, iktidar veya şöhret için değil. Yine hep
şikayet ederiz; Türkiye’deki siyaset geleneği sorunların çözümüne değil,
ötelenmesine, suiistimal edilmesine ve menfaat ile makama alet edilmesine
odaklıdır. Son günlerde yaşanan gelişmeler de bu anlamda doğrusu teyit edici
oldular. Buna üzülmemek elde değil tabi.
Halkın gündeminden kopuk bir siyasi anlayışın toplumu
rahatlatması da doğrusu çok zordur. Sorunlarımızın çözüme kavuşturulamamasının
nedeni de, çözüm hikayelerinin temcid pilavı gibi seçimden seçime ısıtılıp
ısıtılıp önümüze konulmasının da nedeni budur.
Bakın son siyasi gelişmelere; seçim sath-ı mailine
girildiğini net olarak görebilirsiniz. Üç yıldan beridir piyasada ciddi bir
ekonomik kriz vardır. Toplumun alım gücü iyice düştü. Zenginler daha zengin,
fakirler de daha fazla fakir oldu. Bir ekonomik model uygulamaya konuldu. Önce
her şey allak bullak oldu. Birileri bir gecede zengin, birileri de aynı şekilde
bir gecede fakirleşti, battı veya iflas etti. Sonrasında bir rahatlama geldi.
Bir gecede döviz, %40 dolaylarında düştü. Şimdi sırada etiket fiyatlarının
düşmesi vardır. Geçici de olsa bunun da olacağını düşünüyorum.
Diğer sorunlara bakalım. Asgari ücret, %50 dolaylarında
artırıldı. Emekliler ile ilgili gelişmeler yolda. Öğretmen Meslek Kanunu
geliyor. Yani çözümler havada uçuşuyor bu dönemde. Aynı şekilde var olan
sorunların neredeyse tamamı ile ilgili muhalefette de güçlü söylemler, çözüm
önerileri ve gündemleştirmeler ardı arkasına geliyor. Bunlar kötü şeyler mi?
Hayır elbette. Olması gerekendir aslında. Ancak bu sorunlar yeni peyda olmadı.
Kadim ve köklü sorunlardan söz ediyoruz. İktidarlar ve de muhalefetler için
söylüyorum. Çözüm iradesinin sadece seçim dönemlerinde izhar olması samimiyet
anlamında çok tartışmalıdır.
Çözüm iradesi ile seçimlerin bir birinden keskin hatlarla
ayrılması gerekir. İktidarda kalabilmek için siyaset yapmak, sorunları iktidarın
ömrünü uzatmaya göre bir takvim içerisine yerleştirmek ve o şekilde zamana
yaymanın samimiyeti tartışmalıdır. Aynı durum muhalefet için de geçerlidir.
Sorunları sırf iktidarı dövmek için kullanmak, seçim dönemlerinde daha fazla oy
devşirmek için gündemleştirmek, öbür zamanlarda ise unutmak; Türkiye’de
muhalefet etmenin temel stratejisi haline gelmiştir.
İşin hülasası; Siyaset Türkiye’de doğru bir zeminde
yapılmıyor. Sorunların çözüm adresi olması gereken siyaset kurumu sağlıklı
işlemiyor. Bu nedenle de kalıcı çözümler üretmiyor. Türkiye’de güçlü bir çözüm
iradesinin gelişebilmesi için öncelikle siyaset kurumunun ıslah edilmesi
gerekir. Siyaset doğru bir zemine oturtulmalı, halk ile barıştırılmalı ve
halkın kültür ve değerlerinin iktidarda tutulmasını merkeze alan bir siyasi
anlayış geliştirilmelidir.
0 yorum