4

                

      Toplumu oluşturan insanları sınıflara ayırma ve bunları X Y Z kuşağı gibi isimlerle değerlendirme çalışmaları 1970’li yıllarda Batılı sosyal bilimciler tarafından yapıldığı kabul ediliyorsa da bu teorinin temelinde “Tarihin Nedensellik İlkesi”ni gündeme getiren İbni Haldun yer alır. Konu üzerinde çalışan sosyal bilimciler Mukaddime ’de geçen bu ilkenin kendilerine ilham kaynağı olduğunu söylerler.

       Hatırlayalım, 45 yaş ve üzeri olanların haber kaynağı radyoydu. “Ajans” ismini “haber zamanı” anlamında kullandıklarını biliyoruz. 25 yaş üstü olanlar için televizyon hem haber kaynağı hem de vaktini harcamak için ayrılamadığı sihirli bir kutuydu. 25 yaşın altında olanların ilgili olduğu saha sosyal medyadır. Öğrenme - öğretme,  iletişim, alışveriş, arkadaşlık, oyun eğlence bu kanaldan yürümektedir. Karşımızda dijital bir nesil vardır ve bu nesil bir önceki nesillere hiç ama hiç benzememektedir.

      Keza bu bir vakıa ise ve toplumu oluşturanlar bu şekilde tasnif ediliyorsa bunları bilmek, hazırlığımızı buna göre yapmak, davranış şekillerimizi buna göre düzenlemek ana babalar, eğitimciler ve toplumla ilgisi olan herkesin önceliği olmalıdır.

      Tarihin çok hızlı geçtiği ve bilginin çok hızlı değiştiği bir dönemden geçiyoruz. Son elli yıldaki değişikliklere daha önce insanlık alemi şahit olmuş değildir. Bu hızlı değişime sebep teknolojinin hayatımıza girmesinin tabii sonucudur. Bu da kuşaklar arası ayırımı oluşturmuştur.

     Baş döndürücü hızıyla değişimin devam ettiği günümüzde sorumluluk makamındaki kişilerin önünde iki yol vardır. Ya bu yeni nesli tanımaya -anlamaya çalışmak, ihtiyacını karşılarken olaya bütüncül bakmak ya da büyüklerimizden öğrendiklerimizi onlara da empoze etmek ve bu konuda tavizsiz davranmak. İfade etmek gerekir ki, birincisinde ailenin saadeti, fertlerin mutluluğu ve kendilerini değerli kabul etmeleri sonucu çatışmanın asgari düzeyde olmasını temin edecektir. Ama ikinci yolun denenmesi kişiler arası ilişkilerin tamirini imkansız kılacak düzeylere gelmesine sebep olabilecektir. Bu durum da kimsenin istediği bir sonuç değildir.  

          1995 doğumlu ve sonrasında gelenlerin Z Kuşağına dahil edildiği düşünüldüğünde, günümüzde, bu kuşağa dahil olanların üniversite mezunu olanlar dahil bütün okul kademelerinde olduklarını bilmemiz gerekir. Bu kuşağın iyi yetişmesi, asrın gereklerine uygun bilgilerle donatılması, teknolojinin avantajlarını kullanarak bilgiye hızlı ulaşmayı hedeflemesi, dünyadaki gelişmelerden zamanında haberdar olması, bilginin peşinden koşması ve bu bilgiyi üretime dönüştürebilmesi sadece kişilerin, ailelerin isteği değil, bunun bir devlet politikası haline getirilmesi gerekir. Değilse okulda, ailede, sokakta çatışma halinde olanların kendilerini idealize ettiğimiz geleceğe hazırlanmaları zor olur.

     Bu nesille ilgili düşüncelerimizi hızlıca gözden geçirmemiz gerekir. Bu nesle uzak değiliz, onlar da bize uzak değil. Bunlar, her an yan yana durduğumuz çocuklarımız, torunlarımız, yeğenlerimiz, komşu çocuklarımız, yürürken karşılaştıklarımız yahut öğrencilerimizdir. Biyolojik olarak bir farklılıkları yoktur. Farkları, bizim yetişme, düşünme ve sahip olduğumuz alışkanlıklardan farklı alışkanlıklara sahip olmalarıdır.

     Büyükleri olarak bu nesille, anne baba rolümüzü de unutmadan, arkadaş olup birlikte geçinmekten başka çaremiz yoktur. Emir verip buyurgan bir tavırla istediklerimizin gerçekleşmesini sağlayamayız. Hak ve hakikati bu şekilde onlara kabul ettiremeyiz. Bu sevimli neslin dilini yakalayıp onlarla sağlam bir irtibat kurabiliriz. İşte o zaman sezgileri güçlü, girişken, parlak bir zekaya sahip, aynı anda birden fazla işi yapabilen bu nesille gücümüze takviye edebiliriz. Bizim onlardan öğreneceklerimizin az olmadığını bilmemiz gerekir. Aileyle aidiyet duygusunu bu şekilde güçlü kurabiliriz.

     Bir mütefekkirin, “Bozulma büyüklerden başlar, silsile yoluyla küçüklere sirayet eder, sözünü de unutmadan ama Hz. Ali’ye atfedilen: ”Çocuklarınızı kendinize benzetmeye kalkmayın, onları dönemin şartlarına göre yetiştirin.” ifadesini unutmayalım. Mutaharri’nin : ”Çocuklarınızı eğitirken baskı altına almaya çalışmayın. Fırsatını bulduklarında bir tesbihin taneleri gibi dağılırlar.”  sözünü de yabana atmayalım.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *