4


       Osmanlı Dönemi Milli Eğitim Bakanlarından Emrullah Efendiye atfedilen :”Şu okullar olmasaydı, eğitimi ne güzel idare ederdim.” sözü günümüz için ne kadar geçerli olur bilmiyoruz ama bildiğimiz, şu anda öğrenciler okulda değil yani okullar yok fakat eğitim hiç de kolay idare edilemiyor. Hazret bu sözü döneminin meseleleri için söyledi ama bugün karşımızda bambaşka bir mesele var. Korona meselesi.  

Şüphe yok ki bütün dünyayı tesiri altına alan salgın bu duruma en büyük sebeptir. Zira 18 milyon öğrenci ve 1 buçuk milyon civarında öğretmen okullarından evlerine sığınmak zorunda kaldılar. Ama eğitim faaliyetleri hangi yer ve şartta olursa olsun devam etme gibi bir karaktere sahiptir. Devletin fertlerini eğitmesi ve bunun için her fedakarlığı göstermesi gerekiyordu, öyle de oldu.

Salgın tehdidinin hızlı yayılması ve ölüm vakalarının görülmesi üzerine, bulaşma riskini en aza indirmek için alınan tedbirlerden biri de okulların öğrencilere kapatılması oldu. Bakanlığın asli işlerinden olan eğitime de bundan sonra “Uzaktan Eğitim” dediğimiz sistem çerçevesinde devam edildi.

Hemen ifade etmek gerekir ki uzaktan eğitim yüz yüze eğitimin bir alternatifi değildir ve asla yerini tutamaz ama uzaktan eğitim bir zorunluluktan kaynaklanmıştır. Dolayısıyla ağlayıp sızlanmak yerine fertlerin hızlıca sisteme adapte olması gerekir.

Hem bakanlığın hem öğretmenlerin hem de öğrenci ve velilerin bu sisteme hazırlıksız yakalandıklarını söyleyebiliriz. Çünkü daha önce yaşanmamış bir olayı ve kimsenin bu büyüklükte bir eğitimin sanal ortamda öğrencilere ulaştırılmasını düşünmüş değildi. Bu hazırlıkları yapmak ve hiç olmazsa öğretimin öğrencilere ulaşmasını temin etmek için yapılanları hiç de küçümsememek gerekir. Dünyada benzerlerine çok az rastlanır bir başarıdır bu. Buna rağmen süresi uzatılan öğretimin sorunsuz devam ettiğini ve herkesin halinden memnun olduğunu söylemek zordur.

Bütün yapılanlara rağmen okulun hangi kademesinde olursa olsun hiç şüphesiz bu dönemde öğrenci olanlar aradan yıllar geçse de dönemin olumsuzluklarını telafi etmede sıkıntı yaşayacaklardır. Başta veliler olmak üzere öğretmenler, öğrenciler bu gerçeğe uygun davranış biçimleri geliştirmek zorundadır. Velilerin sorumluluk yüklenmekten kaçınması işi daha da güçleştirecektir. Çünkü bu dönemde roller değişmiş, evler okula dönüşmüş, anne-babalar öğretmen yerine geçmiştir.

Sevgi gibi öfke de bulaşıcıdır. Bu dönemde anne-babalar ne kadar sakin, duruma hakim olmada yeterli, korku ve kaygıdan uzak olurlarsa çocuklar da o derece rahat ve kaygısız olur. Yoksa velilerin bitmeyen şikayetleri, sağı solu suçlayıcı tavırları hatta bunu siyasi saiklerle pazarlamaya yeltenmesi zarardan başka işe yaramayacağı açıktır. Korku ve kaygının da sadra şifa olamayacağı bellidir. Bayrak artık velidedir, veli görevden kaçmamalı, bayrağı öğretmenlere devredene kadar,  görevin ağırlığına uygun davranmak zorunda olduğunu kabul etmelidir.

       Aslında anne babalar, evde kalmaya mecbur çocuklarıyla sürekli erteledikleri sıcak bir bağ kurmayı denemeleri hiç de fena olmayacaktır. Bazı oyunları birlikte oynamak, sohbet etmek çocuklara olan güveni arttıracaktır. Bu dönem aynı zamanda çocuklar için bir muhakeme bir iç değerlendirme yapmak için de bir fırsattır. Bu muhakemeye anne babalar da katılabilir. Çocuklar ayrıca yeteneklerini ortaya koymak için yeteri kadar zamana sahipler. Yeter ki bunları belli bir plan ve programa göre yapsınlar.    

      Bilmeliyiz ki bu dönem er ya da geç bitecek. Bu dönemi en az hasarla atlatmak birinci hedefimiz olmalıdır. Bu dönem bittiğinde öğrenciler mutlu, aile bağlarını güçlendirmiş, geleceğe dair planları belirginleşmişse öğrenmesi gerekenin asgarisini dahi öğrenmiş olmasını bir kazanç olarak kabul etmemiz gerekir.

Sonraki yazımızda uzaktan eğitimin avantajlarıyla devam edeceğiz inşallah.

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *