Şeytanın Hz. Âdem’e ilk saldırısı henüz
Hz. Adem’e ruh verilmeden başlamıştı. Hz. Âdem’in hiç bir şeyden haberi yokken
Şeytan önce kıskançlık daha sonra düşmanlık ederek tavrını sürdürdü. Hz.
Adem’in durumu Habil’in masumiyetine benzer. Sadece ve sadece hak ile batılı
açıklayıp insanları kurtuluşa davet ettiği için kindar ehli küfrün nice masum
Peygamberi katledildiği gibi… Milyonlarca Afrikalı insanın evlerinden alınıp
ABD ve Avrupa’da köle olarak ölümüne çalıştırılması, öldürülmesi kimi zaman
pazarlarda alınıp satılması gibi… Afganistan, Irak, Filistin, Cezayir, Libya ve
nice Afrika ülkelerini batılı zorbaların sömürmekle kalmayıp milyonlarcasını
her türlü vahşi muameleye tabi tutması gibi.
Özellikle son 200 yıl içinde Batının
beyaz adamları Silah yapacak kadar teknolojiyi öğrenir öğrenmez elde ettikleri
bu güç ile kendileriyle menfaat ortaklığı yapmayan tüm zayıf devletleri bir bir
talan etmeye; karşı çıkanları toplu kıyıma tabi tutmaya başladı. Esasında batı
zihniyetinin geçmişinde sürekli zulüm baskı ve vahşet vardı. İlk Haçlı
seferinin başladığı 1100’lü yıllarda ellerinde güçlü bir silah teknolojisi
olmadığı için küresel ölçekte etkiye sahip olamıyorlardı. Fakat bu medeniyetsiz
Batılı yönetimler; ellerine geçirdikleri yıkıcı teknoloji ile buluşunca, adeta
tüm Dünyanın başına bela oldular. Sınır tanımaz oldular.
2000’li yılların başına kadar
kendilerini dünyaya insan hakları savunucuları olarak tanıtmayı başardılarsa da
günümüzde insanlığa yutturmaya çalıştıkları tüm kriterlerin aslında sadece ABD
ve Avrupa’nın doyumsuz isteklerini garanti altına almak için olduğu gün gibi
ortaya çıkmıştır. Menfaatleriyle çelişen kriterlerinden bir bir vazgeçmeye
başladılar. Tıpkı Arapların İslam öncesinde yaptıkları helvadan putlarını
acıkınca yemeleri gibi. Artık demokrasi putu da iş görmez olmaya başlamıştır. Tıpkı
Mısır’da Seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammet Mursi ve Yönetiminin batı ve
uşaklarının desteğiyle darbeyle lağvedilmesi gibi. Cezayir’de Yapılan iki turlu
seçimin 1.sinde iktidarlık için yeterli oyu alan İslami Selamet Cephesinin
Hükümeti kurmasına tahammül etmeyen başta Fransa olmak üzere batılıları ikinci
turu iptal edip kukla bir yönetim kurması gibi..
Macron
gibi devlet adamları artık içlerindeki kini gizleme ihtiyacı bile hissetmeden
düşmanlığını aleni yapmaya başladı. Nitekim en son Charlie hebdo alçağının
Peygamberimize hakaret eden karikatürlerini okul kitaplarına işlemeleri;
kinlerinin ne kadar büyük olduğunu açıkça gösteriyor. Şeytanın Hz. Adem’e
mutlak düşmanlığının tezahürü gibi…
Emperyalist zorbaların son iki yüz yılda
zayıf Müslüman halklara karşı yaptığı küresel terörizmin kurbanları yüz
milyonlarla ancak ifade edilebiliyorken pişkince Müslümanları Hz.
Muhammet(SAV)i haşa şiddet ile anmaları akla ziyan bir durumdur. Esasında onlar
da böyle olmadığını çok iyi biliyorlar. Fakat yüzyıllarca başka ülkelerin
yerüstü ve yer altı zenginliklerini çalmaya alışmış ve bu şekilde yaşadıkları
bolluğu, geçen yüzyıldaki gibi rahat elde edemedikleri için kemiğini kaybeden
köpek misali kuduruyorlar. İşte bu sebepledir ki kinleri o kadar çok birikmiş
ki, artık kusmak zorunda kalıyorlar. Tıpkı kan emen sülüklerin bir süre sonra
içtikleri kanı kusmaları gibi…
Tüm bunlara rağmen Müslümanların etnik,
mezhep veya basit görüş ayrılığından dolayı esas zalimleri görmeyip
birbirlerine acımasız tutumları anlaşılır gibi değil. Anladığım tek şey;
Şeytanın bizi birbirimize kırdırmak için karşı yapığı kışkırtma oyunlarına
geldiğimizdir. Yüzyıllarca bizleri ve
tüm ümmeti yok etmek için elinden gelen hiçbir fırsatı kaçırmayan
batılılarla çok kolay bir şekilde barışıp müttefik oluyor, bir dizi dostluk ve
ticari anlaşmalar yapabiliyoruz. Çünkü Şeytan ve dostlarının hoşuna giden bir
durumdur bu. Bu tür dostluklara(!) itirazı ve müdahalesi olmaz olamaz. Fakat
basında herhangi bir Müslüman ülkenin, Cemaat, dernek veya camianın
kendilerince bir hatasını duyar duymaz haddinden fazla ağır eleştiriler
yapılabiliyor. Özellikle Müslüman yazarların yada yetkili şahısların hatta
cemaat veya İslami çevrelerin benzer menfi eleştirilerde bulunarak İslam
düşmanlarının oyununa geldiğimizi fark edemiyoruz. Bunu sadece bir ülke ,cemaat
veya camia için söylemiyorum. Üzülerek ifade edeyim! Biz Ümmetin büyük
çoğunluğu, bu hastalık derecesindeki tutumumuzu yüzyıllardır düzeltmiyor,
düzeltemiyoruz. Son bir yıldır yaşadığımız virus hastalığından çok daha
şiddetli, ölümlü ve bitmez tükenmez bir hastalık gibi…
Bu yüzdendir ki İslam düşmanları bizim
parçalanmışlığımızı kullanarak kolaylıkla fiili veya siyasi olarak bizi
birbirimize düşürebiliyor; silahlarını uyduruk düşmanlara(!)karşı bizlere
satabiliyorlar. En son ABD’nin Suudi Amerika’ya sattığı 25 milyar dolarlık
silahlar gibi. Yine Akabinde Birleşik Arap Emirlikleriyle beraber şimdiye kadar
toplam dört Arap devletini İsrail denilen terör şebekesiyle normalleşme
karşılığında sattığı milyarlarca dolarlık silahlar gibi...