Bu bayrama da kanlı gözyaşlarıyla girdin ey
sevgili vatanım, ey Kudüs! Kısmetinde bu bayram da ağlamak varmış ey ümmetin
sevgilisi, ey Allah’ın mukaddes kıldığı şerefli belde! Gözyaşlarını dindirecek,
acılarına son verecek, esaret zincirlerini kıracak, özgürlerin mabedi kılacak
yiğitler bu bayram da amaçlarına, arzularına ulaşamadılar.
Bu ümmetin en yiğit evlatları, sana âşık
kahramanlar birer birer toprağa düşüyor, kanlarını sana hediye ediyorlar, sen
sevgilinin uğrunda canlarını fütursuzca kurşunlara, bombalara siber ediyorlar.
Her gün gencecik bir beden kurbangaha talip olup Rahman’a uçuyor. Kadınlar, erkekler,
çocuklar, hatta yaşlılar seni bir nebzecik de olsa sevindirmek, acını
dindirmek, özgürlük günlerini çabuklaştırmak için gözlerini kırpmadan, güle
oynaya koşuyorlar ölüme… Lanetli çetenin karanlık zindanlarında prangalı eller
ve ayaklarla işkenceden işkenceye uğratılmak korkutmuyor onları. Şehit
oluyorlar, zindanlara atılıyor, yıllarını esaret altında geçiriyorlar. Dul
kalıyorlar, evlat acısı yüreklerini dağlıyor, yetim ve öksüz büyüyorlar, evleri
yıkılıyor, bağ, bahçe ve ekinleri yakılıp küle savruluyor. Ama durmak nedir bilmiyorlar. Aht etmişler,
kanlarının son damlasına kadar savaşmaya, seni özgür görmek için ne gerekiyorsa
yapmaya…
Ağlıyorsun değil mi ey Kudüs! Evlatlarının
yalnızlığına, kimsesizliğine bakarak ağlıyorsun… Her gün, her Allah’ın günü
Filistin’in her köşesinde, Gazze’de, Ramallah’ta ve her yerde zulme ve katliama
uğrayan çocuklarının feryatları, yardım çığlıkları karşısında ümmetin sessizliğine,
duyarsızlığına, vurdumduymazlığına bakıp ağlıyorsun. Ümmetin korkaklığından, ilgisizliğinden,
cehaletinden, dağınıklığından utanç duyup sitem ediyorsun.
Biliyorum, sitemlerin beni utanç içinde
eritiyor. İniltili feryatlarınla yağmur gibi yağdırdığın sitemlerinle ümmet
için ağıtlar yakıyorsun. Ve şaşkınsın! Sesinin, feryatlarının, yardım
çığlıklarının karşılıksız kalması şaşırtıyor seni…
Biz sağırları oynuyoruz sana karşı ey sevgili!
Yardım çığlıkların betondan duvarlar gibi katı gönüllerimize çarpıp geri
dönüyor. Yüreğimizi harekete geçirmiyor, dünya sevgimiz seninle aramızda kalın
setler örüyor. Korkuyoruz… Canımızı, malımızı, makamlarımızı, çıkarlarımızı,
sevdiklerimizi, rahatımızı kaybetmekten korkuyoruz. Cennet sevgimiz, cehennem
korkumuz, şehadet aşkımız sadece dillerimizde ey Kudüs! Dünyayı sana tercih
ediyoruz. Rahatımızı sana tercih ediyoruz. Senin için izzetle direnip
özgürlüğün için savaşmak yerine zillet içinde dünyaya kul olmak bize daha
sevimli geliyor.
Ah şu feryatların olmasaydı! Kulak zarımızı
parçalayan şu haykırışlarından kaçabilseydik. Şehid Şeriati gibi, “ Sizi
rahatsız etmeye geldim!” dercesine vicdanlarımızın tam orta yerine bomba gibi
düşüp paramparça etmeseydin. O zaman cehalet elbisesine sarınır, bilmezlik
uykusunun kucağına koşar, haberimiz yoktu bahanesine sığınır, kahrolası
vicdanlarımızı rahatlatmanın yoluna giderdik.
Ama yok işte, senin kahraman evlatların her
gün başlarını gülümseyerek cellâtlara uzatıyor, kanlı cesetlerinden ümmetin
uyuşuk yüreklerine, şaşı gözlerine mübarek kanlarını fışkırtarak onlara
bahanelerin yolunu kapatıyor. İşte biz buradayız diyorlar. Sizin için,
izzetiniz için, özgürlüğünüz için, ilk kıblenizin esaretten kurtuluşu için, acı
ve musibetlerinizin kaynağı fitne çetesini imha için, birlik ve vahdetiniz
için, aydınlık yarınlarınız için biz bir avuç Filistinli, aç ve çıplak bir avuç
özgür mümin, yalnızlık ve çaresizliğimize aldırmadan savaşıyoruz, direniyoruz, şehadete
koşuyoruz diyorlar. Siz nerdesiniz? Allah için nerdesiniz? Neden sesiniz çıkmıyor?
Sizin için savaşıyor, sizin için ölüyoruz. Kendiniz için bile olsa gelmeyecek
misiniz diye feryat ediyorlar…
Sevgili Kudüs, bu bayram da kısmetine hüzün
düştü! Kim bilir daha kaç bayram duvarlarında ağıtlar yükselecek, gökleri
gazaba getiren… İç ihtilaflar içinde
boğulup enerjilerini birbirlerine karşı tüketen Müslümanlar öfke ve
düşmanlıklarını zilletlerinin, perişanlık ve esaretlerinin, dağınıklık ve
mazlumiyetlerinin gerçek suçlularına, emperyalist Haçlılara, büyük şeytan
Amerika’ya, lanetli Siyonist çeteye, vahşet ve katliam uygarlığının anavatanı
Avrupa’ya yöneltmedikçe senin kısmetine hep esaret, hep acı, hep hüzün, hep
gözyaşı düşecek ey Kudüs, ey sevgili!
0 yorum