481

Emevilerin çok korkunç bir valisi vardı. Adı anıldığı zaman insanlar korkudan titrerlerdi. Adı Haccac olan bu korkunç adam insanları öldürmekten, kan dökmekten özel bir zevk alıyordu. Binlerce Müslümanı vahşice şehit ettiği için bu valiye Haccac-ı Zalim lakabı takılmıştı. Yani zalim, kan içici Haccac…

Bir gün nur yüzlü, beyaz sakallı, yaşlı bir adamı yakalayıp Haccac’ın yanına getirdiler. Muhsin adındaki bu yaşlı adamın suçu dindar olmak, Emevilerin zulmüne karşı çıkmaktı.

Çevresi altın işlemeli tahtına kurulmuş Haccac, kibirle Muhsin’e bakarak önünde eğilmesini bekledi. Herkesin kendisinden korkmasını, kendisi önünde eğilmesini isteyen Haccac yaşlı adamdan bunu görmeyince önce şaşırdı. Sonra öfkeyle bağırdı:

— Neden önümde eğilmiyorsun değersiz adam!

Elleri, ayakları zincirle bağlı olmasına rağmen gözleri cesaretle parlayan Muhsin:

— Değersiz olan sensin! Diye karşılık verdi.

Haccac daha da öfkelenerek:

— Ne diyorsun sen? Diye bağırdı. Ben Irak’ın valisiyim! Sen ise elleri, ayakları zincirli, yaşlı, yoksul bir esirsin! Nasıl oluyor da sen benden daha değerlisin?

Muhsin, zalim valiye küçümseyerek baktı.

— Senin bahsettiğin şeylerin hepsi boş! Dedi cesurca.

— Nasıl boş oluyor?

Yaşlı adam kendinden emin konuştu.

— Çünkü kendisiyle övündüğün bu şeylerin hepsi geçici… Senden önce nice kibirli adam şimdi oturduğun valilik koltuğuna oturdular. Ama hepsi gelip geçti. Sen de geçicisin. Senden sonra da nice adamlar gelip geçecek.

Haccac adeta küplere bindi.

— Sen hangi cesaretle bana kafa tutuyorsun? Şimdi sana gösteririm!

Sonra arkasında duran, yüzü maskeli, dev gibi boyu olan celladına döndü.

— Vur şu küstah adamın boynunu! Diye emretti.

Cellat hemen öne çıktı. İki muhafızın yardımıyla yaşlı Muhsin’e diz çöktürdü. Başını öne eğdirdi. Sonra geniş ağızlı, uzun kılıcıyla kafasını kesmeye hazırlandı.

O esnada Muhsin gülümsedi. Mutlu bir gülümseme yüzüne yayıldı. Sonra birden ağlamaya başladı. Yüzündeki gülümseme yerini acı dolu bir ifadeye bıraktı.

Yaşlı adamın bu tavrına herkes şaşırmıştı. Zalim vali bile meraklanmıştı. Vali Haccac bir el işaretiyle celladı durdurdu. Merakla Muhsin’e sordu.

— Ey adam nedir bu halin? Deli misin? Önce güldün, sonra ağladın? Niye öyle yaptın?

Yaşlı adam yavaşça başını kaldırdı. Gözlerinde derin bir bakış olduğu halde:

— Evet, önce güldüm, diye konuşmaya başladı. Çünkü toprağa zalim olarak değil, mazlum olarak gireceğim. Ne mutlu bana ki Allah’ın huzuruna zulme bulaşmamış olarak gidiyorum. Ağlamama gelince, dört tane çocuğum var. Hepsi de küçük, bana ihtiyaçları olan çocuklar. Çocuklarımı çok seviyorum. Onlardan ayrılacağım için ağladım.

Yaptığı kötülüklerin sonucunda kalbi katılaşmış zalim Haccac, yaşlı adamın sözlerinden hiç etkilenmedi. Ama orada bulunanlardan bazıları yaşlı adama acımışlardı. Onlardan biri Haccac’a ricada bulundu.

— Ya emir, dedi. Lütfen bu yaşlı adamı çocuklarına bağışla! Bak ona ihtiyaçları olan dört küçük yavrusu var.

Haccac hiç kimseyi dinlemedi. Yaşlı, yoksul, kimsesiz olmasına rağmen Haccac’ın zulmüne boyun eğmeyen Muhsin’i oracıkta şehit etti.

Yaşlı adamın mazlumca şehit edilmesi şehirdeki dindarları çok üzmüştü. Onlardan biri, bir Allah dostu akşam rüyasında yaşlı adamı gördü. Ona:

— Nasılsın Muhsin kardeş? Dedi. Katledilme esnasında çok acı çektin mi?

Muhsin gülümseyerek şöyle cevap verdi:

— Celladın verdiği acı bir dakika bile sürmedi. Sonra Rabbimin sonsuz ikramı ve cenneti… Huzur ve mutluluk içindeyim şu an! Ama zalim Haccac’ın çekeceği acı hiç bitmeyecek. Kıyamete kadar sürecek. Kıyamette uğrayacağı ceza ise sonsuz cehennem olacak!

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *