Önümüzdeki Cuma Kudüs Günü… Ümmet olarak,
Müslüman halklar olarak Korona Virüs musibeti yüzünden meydanlara dökülüp ilk
kıblemiz, manevi başkentimiz için feryatlarımızla yeri göğü inletemeyeceğiz. Ne
yazık ki bu yıl kitlesel Kudüs Günü etkinlikleri olamayacak. Ama bu mübarek
Ramazan ayında, bin aydan hayırlı Kadir Gecesinin içinde bulunduğu bu mukaddes
son gecelerde gözyaşları içinde ellerimizi semaya kaldırıp şanı yüce Allah’tan
Kudüs’ün kurtuluşunu isteyebiliriz. Ümmetin onuru, büyük namusu olan Kudüs’ün kurtuluşu
için gerekli olan vahdet ve uhuvvete götürecek feraset, akıl ve ihlas
bahşetmesi için yalvarış ve yakarışlarımızı Rabbimize yöneltebiliriz.
Korona Virüs musibeti bizi birçok şeyden
mahrum etti. Ama biz Müslümanlara çok büyük bir iyiliği de dokundu. Bu musibet
sayesinde gözümüzde büyüttüğümüz, yenilmez sandığımız, teknolojik imkanlarının
gözümüzü korkuttuğu, cesaretimizi kırdığı düşmanlarımızın ne kadar zayıf ve zavallı
olduklarını öğrendik. Şeytani güçlerin, Amerika, İsrail, Avrupa ve diğerlerinin
acziyetine, çaresizliğine, kofluğuna şahit olduk. Kurdukları birliklerin
örümcek ağını andırdığını, kalplerinin paramparça olduğunu, zor zamanlarında
beraberliklerinin suyun üstündeki köpük gibi yok olup gittiğini anladık.
Evet, düşmanlarımız güçlü değil, biz zayıfız.
Hak ehli olmamıza, yer yüzündeki tek ilahi dinin müntesipleri olmamıza rağmen,
binlerce ortak paydamız bulunmasına rağmen, mezhebimizi, milliyetimizi, dünyevi
kaygılarımızı dinimizin önüne geçirdiğimiz için düşmanımız karşısında bu kadar
perişan ve dağınığız. En kutsal mekanlarımız, mukaddes şehirlerimiz
düşmanlarımızın ve onların satılık uşaklarının işgali altında.
Ama geç değil ey Müslümanlar! Birlik için,
vahdet için geç değil ey Sünniler, Şiiler, Türkler, Araplar, Kürtler, Farslar
ve ümmetin diğer aziz evlatları! Yüce Allah bize vahdeti emrediyor! Şerefli
Kur’an bize vahdeti emrediyor! Şanı yüce Peygamber bize vahdeti emrediyor!
Akıl, ilim, vicdan, sağduyu, feraset, maslahat bize vahdeti emrediyor.
Zilletten kurtuluşumuzun ilacı vahdettir.
Özgür ve onurlu yarınlara kavuşmamızın ilacı vahdettir. Emperyalist, sömürgeci
düşmanımızın burnunu yerlerde sürtmenin, alçak emellerine engel olmanın, pis
ellerini İslam topraklarından kesmenin, büyük namusumuzu, aziz Kudüs’ümüzü,
manevi başkentimizi, gözü yaşlı ilk kıblemizi Siyonist çetecilerin,
teröristlerin tahakkümünden kurtarmanın ilacı, çaresi vahdettir.
Tarihten ibret alalım ey kardeşler!
Tarihimizden, siyer-i nebiden dersler ve ibretler alalım. Onlar, o azizler,
Peygamber, Ehl-i Beyt’i, şerefli ashabı, tabiinler ve ilk Müslümanlar; o
yiğitler küçük bir şehir devleti olan Medine İslam devletini nasıl dünyanın en
büyük, en güçlü devleti haline getirdiler? Hem de otuz yılda… Bu başarıyı nasıl
elde ettiler? Kendilerinden binlerce kat güçlü ve kalabalık olan düşman
ordularını nasıl dize getirdiler? Birkaç bin kişilik birliklerle zamanın iki
süper gücünü, Pers ve Roma İmparatorluklarını nasıl tarihe gömdüler?
Allah’a mutlak itaat, Kur’an ve sahih sünnete
sarılış, cihat ve şehadet aşkı, cennete ve ahirete iştiyak ve vahdet… İlk
Müslümanları zafere, izzete götüren değerler bunlardı.
Geç değil ey Müslümanlar! İlk Müslümanların,
Resul-i Ekrem ve aşıklarının açtığı aydınlık yolu yol edinirsek eğer geç değil…
Kudüs’ümüzü zalim düşmandan kurtarmak için geç değil. Kahrolasıca Amerika’nın,
terörist İsrail’in, barbar batının, Haçlı sürülerinin, onların uşaklarının
şerrinden kurtulmak için geç değil!
Yeter ki imanla, ihlasla bir araya gelip
yüreklerimizi birleştirelim; bizi biz yapan değerlere sarılalım; farklılıklarımızı
zenginlik bilip birbirimize tahammül edelim ve vahdet ipine, uhuvvet ipine,
muhabbet ipine tutunup zalim, vahşi, cahil düşmana izzet ve cesaret yüklenmiş
olarak direnelim…
0 yorum