482

 

Yetim doğdu Muhammed Aleyhisselam.  Daha annesinin karnındayken babasını kaybetti. Baba şefkatiyle tanışmadı, bir defacık olsun dahi sıcaklığını doyasıya tadamadan annesini uğurladı ötelere… Böylece hem yetim kaldı, hem de yoksul. Dedesinin, yokluk içinde yaşayan fedakâr amcasının yanında geçirdi çocukluğunu. Çobanlık yaptı, zenginlerin hayvan sürülerini otlattı. Henüz küçük bir çocuktu o. Ama yokluğu, acıyı, kimsesizliği tattı, yaşamı öğrendi.

Evlenip, mala, mülke, zenginliğe kavuştuğu  zaman hayatında hiçbir değişikliğe gitmedi. Sade, mütevazi,  yoksul  yaşamını sürdürdü. Sermayedarların arasına asla girmedi. Zenginliğe ve zenginlere asla iltifat etmedi. Çünkü o, yoksulları seviyordu. Yoksulların, mahrumların dostuydu, onlar için bir sığınaktı. Risaletten önce de, risaletten sonra da yoksul ve mazlumlara yakın durdu hep. Onların acı ve sevinçlerine ortak oldu. Haklarını sonuna kadar savundu, gücü yettikçe zalimlere, zorbalara aman vermedi.

Dünya sevdası, mal ve makam düşkünlüğü, kibir ve gurur o yüce Peygamberin ve seçkin ashabının nefret ettikleri hastalıklardı. Saygı değer eşinin servetini yoksullara dağıtmaktan çekinmedi. Yemedi, yedirdi. Giymedi, giydirdi. Efendilerinin zulmüne maruz kalan köleleri satın alıp azat etmekten büyük bir haz duydu.

Nerede zulme ve zorbalığa karşı bir oluşum varsa, Muhammed Aleyhisselam da içindeydi. Risaletten önce de bu böyleydi. Hilf’ul – Fûdul hareketine ilk katılanlardan biriydi. Cahiliye Mekke’sinde bir avuç yiğit gençle birlikte ezilenlerini haklarını korkusuzca güçlü Kureyş aristokrasisinden talep ediyordu. Servetini yoksulların arasında paylaştırmakla yetinmiyor, dostlarına da aynı telkinlerde bulunuyordu. Ebu Bekir gibi, Osman gibi zengin sahabeler, onun yolunu takip etmekten çekinmiyor, büyük bir coşku ve mutlulukla servetlerini yoksulların, mustazafların hizmetine sunuyorlardı.

 

 

 

 

 

 

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *