483

 

 

Fert olarak, toplum olarak gece gündüz emperyalist güçlerin saldırısından, Batıyla mücadeleden bahsediyoruz. Hamasi nutuklarla, gönül okşayan söylev ve sloganlarla yatıp kalkıyoruz. Madem onlar bize şunları, bunları yapıyor, o halde biz de onlara şunları bunları yapalım… Güzel sloganlar, kahramanlık naraları, yürek hoplatan meydan okumalar…

Ama hayatımızda değişen hiçbir şey yok; düşmanımızla mücadele etmek için kendimizi değiştirmeye, çeki düzen vermeye, manevi ve ahlaki, dini değerlerle donanmaya, dirilmeye, inşa olmaya hiç niyetimiz yok.

Kafa tuttuğumuz şeytani güç dünyaya hükmediyor, bir süper güç, devasa ekonomik imkânları var, kendi ülkemizde bile üsleri, büyük şirketleri, firmaları mevcut. Ekonomimiz ona bağımlı, bir göz kırpıyor, paramız birkaç puan birden değer kaybediyor. Biz böyle bir güçle hamasi nutuklarla, içi boş sloganlarla mı mücadele edeceğiz?

Bazı kardeşler bu sözlerime kızabilirler, tarihte nice az toplulukların nice çok topluluklara kıt imkânlarla galip geldiklerini söyleyebilirler. Hatta günümüzden de örnekler verebilirler. Afgan cihadından, Çeçenya direnişinden, İran İslam Devriminden, Lübnan ve Filistin’deki İslami direniş hareketlerinden bahsedebilirler. Şeyh Şamil ve Ömer Muhtarın destansı mücadelelerini gündeme getirebilirler.

Ben de zaten konuyu oraya getirmek istiyorum. Düşmanlarımız maddi imkânlar bakımından bizden çok daha üstün, en azından bugünkü şartlarda askeri güç anlamında onlarla kıyaslanmayacak kadar zayıfız. O zaman ne yapmalıyız?

İşte burada iman devreye giriyor, Allah’ın yardımı devreye giriyor. Bedrin aslanları olma süreci devreye giriyor. Eğer bizler Bedrin aslanları olmak istiyorsak, bizden kat kat üstün düşmanlarımıza diz çöktürmek istiyorsak Allah’a yönelen salih bir toplum olma yoluna girmek zorundayız.

Sadece Allah’a yönelip O’na bağlanan toplumlar kendilerinden güçlü düşmanları dize getirebilir. Peki, biz böyle bir toplum muyuz? Tüm içtenliğimle evet demek isterdim! Ama ne yazık ki hayır… Ne yazık ki dindarlığı unutmuş bir topluma dönmüşüz. İçki, kumar, uyuşturucu, bencillik, gıybet, yalan, sahtekârlık toplum olarak bizi esir almış. Dindarlarımızın sayısı o kadar az ki varlıkları ile yoklukları bir gibi.

İşe namazla başlamalıyız önce. Allah’a götüren en önemli yol namazdır çünkü… Namaz Allah’la kulun arasındaki köprüdür, en kolay irtibattır. Allah’la kopan gönül bağımızı namazla tekrar sağlamalıyız. Namazla dirilen bir toplum olmak zorundayız. Öyle bir namaz ki Allah’a kulluğun dışındaki tüm bağlardan bizi azade kılsın. Bizi tutsak almış, düşmanın karşısında güçsüz düşürmüş, ölümden korkar hale getirmiş, nefislerimize köle yapmış tüm esaret zincirlerinden bizi kurtarsın.

Gerçek bir namazla dirilmeliyiz. Özlerimizi gürleştirecek bir namaz, dünyaperest düşman karşısında bizleri Bedrin aslanlarına dönüştürecek bir namaz! Hayatının hedefine Allah’ı koyan, kalp ve zihni sürekli Allah’la meşgul olan, Ahiret bilinciyle donanmış, Allah’ın dışında başka sevgili tanımayan özgür bir toplumu inşa etme süreci başlatan bir namaz! Köle olmaktan kurtarıp efendilere dönüştürecek bir namaz!

Beyler! Karşımızdaki şeytani güçle mücadele etmenin yolu, başka şeytani güçlere sığınmak değildir. Tek yol bir iman toplumu olmaktır. Buna giden öncelikli yol ise gerçek anlamda namaza yönelmek, namazla dirilmektir. Namazla dirilmeyen bir toplum özgürlük hayalleri kurmamalı!

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *