481

 

Namazımız namaz olsaydı ümmet olarak bu halde olur muyduk? Namazımız namaz olsaydı bu kadar çabuk zulme uğrar, sömürülür, etkisiz yığınlar haline döner miydik? Namazımız namaz olsaydı kanımız bu kadar ucuz olur, düşmanlarımız bu kadar rahat bizleri birbirimize düşürebilir, her türlü itikadi ve kültürel cehalet bataklığı içinde boğulma tehlikesi yaşar mıydık? Ve namazımız namaz olsaydı zillet bizim semtimize uğramaya cesaret eder miydi?

Ne yazık ki namazı unuttuk. Namazın ruhundan, işlevinden uzaklaştık. Namazımız bizleri diriltmiyor, ruhlarımızı canlandırmıyor. Namazımız yüce Allah’la irtibatımızı sağlamıyor, güçlendirmiyor, On’unla aramızda gönül bağı kurma işlevini görmüyor. Namazımız bizleri kötülükten alıkoymuyor, nefislerimizi terbiye etmiyor.

Namaz ölü cesetlerimize diriltici bir ruh üfleyemiyor. Namaz kılıyoruz ama günah işliyoruz. Namaz kılıyoruz ama gıybet yapıyoruz. Namaz kılıyoruz ama kardeşimizin kuyusunu kazıyoruz. Namaz kılıyoruz ama nefsanî heva ve arzularımızı her şeyin üstünde tutuyoruz. Namaz kılıyoruz ama Rabbimizle gönül bağı kuramıyoruz. Hem namaz kılıyoruz hem de her türlü çirkinliği ve günahı işlemekten çekinmiyoruz.

Hâlbuki gerçek anlamda, hakkını vererek, huşu içinde namaz kılan bir toplum Allah’la çok güçlü bir rabıtaya, irtibata sahip olur. Günde beş vakit Allah’ı yanında hisseden, On’unla konuşan, gözünü Allah’ın rızasına ve sonsuz Cennet nimetlerine dikmiş bir toplum zilleti, bölünmeyi, ahlaki yozlaşmayı, dünyaperstliği, ben merkezli hayatı, cahili ideolojileri kabul eder mi? Allah’a kulluğu, Allah’ın rızasını gaye edinmiş bir toplum Allah’ın yasakladığı milliyetçilik gibi, mezhepçilik gibi cahili ideoloji ve sapmaların peşinden sürüklenerek Müslüman kardeşinin kanını döker mi?  Emperyalist güçlerin oyuncağı olup zillet çukuruna düşer mi? Müslüman kardeşini milliyetine, mezhebine bakmadan sevgiyle kucaklamak varken üç beş günlük dünya menfaati için katleder mi, onu aşağılar mı, ona karşı İslam düşmanı güçlerle işbirliği yapar mı?

Ah! Keşke namazımız namaz olsaydı! O zaman Ashab gibi dünyanın süper güçlerini birkaç yılda dize getirip dünyanın efendileri olmamız işten bile olmazdı.

Peygamber zamanında namaz demek günahtan korunma, günaha giden yolu kapatma, günahı temizleme demekti. İşte size Saadet Asrından namazla ilgili anekdot:

Peygamber Aleyhisselam mescitte namaz kılmakla meşguldü. Ashaptan biri çekine çekine onun yanına yaklaştı. Ağlamaklı bir sesle: “Ya Resûlullah!” dedi. “Ben bir günah işledim. Lütfen cezamı ver!”

Peygamber Aleyhisselam adamdan yüzünü çevirip sustu. İşlediği günahtan bahsetmesine izin vermedi. Vakit ezanı okundu. Namazdan sonra adam yine geldi. Adeta yalvararak: “ Ben kötü bir şey yaptım, günah işledim ey Allah’ın Resûlü! Dedi. Cezamı ver bana. “ dedi.

Peygamber sakin bir tavırla konuştu. “Namaz kıldın mı?”

“Evet... Az önce arkanızda kıldım.”

“O halde gidebilirsin. Allah günahını affetti. Sen affedilenlerden oldun!”

Adam sevinç gözyaşlarına boğuldu. Ona en ufak bir kınamada bulunmayan, onu azarlamayan, hatta işlediği günahın ne olduğunu bile öğrenmek istemeyen Allah Resûlüne karşı içi muhabbetle dolu olarak mescitten ayrıldı gitti. Tabi bir daha asla günaha tevessül etmeyeceğine tövbe etmiş olarak...

Resulullah’ın zamanında namazın işlevi buydu işte. Ya bizdeki namazın işlevi…

 

Namazı namaz olan bir toplum olmalıyız kardeşler! İnsanlar bizden bahsederken, “ Bu adam, bu kadın namaz ehli bir insan. O namaz kılıyor. Ondan bize bir kötülük gelmez. O yalan söylemez, bizi aldatmaz, dedikodu yapmaz. O güvenilirdir, ondan eminiz. Allah adamıdır o. Çünkü namaz kılıyor.” Diyebilmeli.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *