0

 

Birinci yazımızda “Adamlığın” kavramsal farkındalığında olup gündemde tutanlar da vardır dedik. Bilgeler, bu kavramın önemine binaen arada söylemleriyle, makaleleriyle ve şiirleriyle bunu konu ve dert edinmişlerdir. Rahmetli Necip Fazıl da ömrünü adam aramakla geçirdiğini söyler. Üstat şöyle derdi: ”elimde bir minibüs dolusu hakiki adam olsa dünyayı ayağa kaldırabilirim…

Hakiki aslanlar vardır, sahte aslanların aksine… Adamlığı varlığıyla içselleştirmiş ve fıtratının gereklerine sadık kalmış nice aslan-adamlar vardır. Onları doğru yerde, doğru zamanda ve doğruluk sahibi kişilerde bulursunuz. Üstad Bediüzaman’ın ve Şehit Rêzan’ın vurgu yaptığı Kemiyet Değil Keyfiyet hakikati buna vurgu yapar. Üstadımızın”Kemiyetin(sayı çokluğunun), keyfiyete(kaliteye) nispeten ehemmiyeti yok. Asıl ekseriyet, keyfiyete bakar sözüyle ”Şehid Rêzan’ın :“kemiyet değil keyfiyet” dediği yani “çokluk değil kaliteli birey” sözleri adam gibi adamlığı ifade etmektedir.

Adamlığın göstergesi söz, amel ve eserdir. Söz eskilerde geri dönüşü olmayan sağlam bir senetti. O yüzden eskiler sözü namusla eşdeğer tutarak “ soznamusê ” (Söz namustur.) demişlerdir. Hz Ali:”Söz ağzındayken senin esirindir, ağzından çıktıktan sonra sen onun esiri olursun.” Sözü ve hakeza Yunus Emre’nin:

”Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,

Söz ola ağulu(zehir) aşı, yağ ile bal ede bir söz.” Şiiri eskilerde sözün ne denli mühim olduğunu ortaya koymaktadır.

Erkek sözü dendi mi, akan sular dururdu. Artık dönüşü olmayan bir yola girilirdi. Maalesef bugün nice erkek sözlerinin yerle yeksan olduğu bir çağdayız. Oysa eskiden ‘Adamlık’ adamın sözündeydi. ” söz ola kese savaşı” denince kılıçlar kınlarında hapis olurdu. Hiç bu kadar mertlik, namertliğin esiri olmamıştı. Adamın sözü ağzından bir kere çıktı mı, kelle gider sözden dönülmezdi. Dönen oldu mu toplum tarafından dışlanırdı. Bugün siyaset ve riyaset uğruna dönekler bile alkışlanır, aziz kabul edilir. Adam sözünün eriydi. İşte belki de bundandır İnsanı insan eden ve belki sultan eden er kişinin sözüydü. Bir diğer deyişle “değerler” Allah’ın her insanın fıtratına yüklediği cihazatlardır. Bu cihazatları insan hayatına pratize etmezse İnsanın maddi değeri çok ucuzlar. Bir kimyager insanın maddi değerini araştırmış ve ilginç bir sonuca ulaşmıştır. Ve bu araştırmaya göre bir insanın vücudunda;

-7 kalıp yapacak kadar yağ

-Orta boyda çivi yapacak kadar demir

-Bir kahve fincanını dolduracak kadar şeker

-Bir tavuk kümesini boyatacak kadar kireç

-İki bin kibrit yakacak kadar fosfor

-Ufak bir topun atımına yetecek barut için potasyum bulunmaktadır.

Yüce Kudret sahibi en mükemmel şekilde yarattım dediği insanın maddi değerinin yanında bir de manevi değerini düşünün. Bireyin manevi değerlerinin kişiliğine yansıması “Adamlığın” kalitesini belirler. 

Adamlık kişideki kalitenin yansımasıdır. Kalite insan evladındaki olmazsa olmaz ahlaki erdemlerdir. İyi bir aile eğitimi, kişiyi adamlığa götüren bir olgudur. Eğitim her ne kadar fenni mekteplerde adamlığa götüren önemli bir kıstas gibi görünse de asıl ölçüt değildir. Fenni mekteplerden tahsil olmuş adam olmazların hikâyelerini sıkça duymaktayız. Okuyan cahilleri çoğumuz görmüşüzdür. Konuyla ilgili kaymakam ve babasının hikâyesi hemen herkesin duyduğu ibretli bir öyküdür. Bu hikâye gösteriyor ki makamla adam olunmuyor. Hikâyenin sonunda babasının: “ Ben sana kaymakam olamazsın demedim. Adam olamazsın dedim.” sözleri buna en güzel cevaptır. Adam olmanın kişinin makamı, yaşı, cinsiyeti, giyim ve kuşamıyla ilgisi yoktur. İnsanı onurlu ve ya onursuz kılan temel ölçüt bireyin sahip olduğu ahlaki donanım ve bu donanıma uygun yapıp ettikleri, bir diğer değişle icraatıdır.

 

-devam edecek-

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *