481

 

Muhammed Aleyhisselam, risaletle görevlendirildikten sonra Arabistan topraklarında büyük bir ahlaki devrim gerçekleştirdi. Onun vefatından sonra dostları, ashabı bu insani ve ahlaki devrimi bütün dünyaya yaydılar. Hazreti Ömer döneminde ahlaki yozlaşmanın, kötülüğün kaynağı iki süper güç, zamanının egemen iki uygarlığı, İran ve Roma imparatorlukları tarih sahnesinden silindi. Böylece İslam’ın yüce insani ve ahlaki değerleri bütün yeryüzü coğrafyasını bir güneş gibi ısıttı, aydınlattı.

Bu yüce ahlaki ve insani devrimin en büyük kazanımlarından biri de hiç kuşkusuz kadının kurtuluşu ve mutluluğu olmuştur. Kadın, Peygamber Aleyhisselamın ahlak devrimi sayesinde insan olduğunun farkına varmıştır.

Tarih kitaplarını inceleme imkanı bulan birçok aydın ve araştırmacının da itiraf ittiği gibi İslam öncesi çağ, kadın açısından insanlık tarihinin en kötü, en karanlık çağıdır. Bu karanlık çağda kadın basit bir şehvet aracı, alınıp satılan bir mal olarak görülüyordu. O dönemin filozofları tarafından kadının ruhu var mı, yok mu veya kadın insan mı, yarı şeytan mı gibi tartışmalar bile yapılıyordu. En uygarından tutun, en ilkeline kadar bütün erkeklerin gözünde kadın bir fitne ve kötülük kaynağıydı. Kadına değer vermek, onu önemsemek, ona acımak, fikir ve görüş sahibi kabul etmek utanç vesilesiydi. Çoğu kez, kız çocuklarını doğar doğmaz öldürmek, hatta diri diri toprağa gömmek medeni olmanın alameti sayılıyordu. Her bir adamın sayısız karısı, cariyesi vardı. Evlilikte sınır yoktu. Bazen kadınlarını satılık bir mal gibi birbirlerine değiş tokuş yapıyorlardı.

Kadının can ve namus emniyeti yoktu. Kadın erkeğin kölesiydi. Erkek istediği zaman kadını döver, satar, fuhuş gibi en kirli işlerde kullanır, hatta öldürebilirdi de. Kadını koruyacak, onun haklarını savunacak hiçbir hukuki mekanizma yoktu.

Muhammed Aleyhisselam, Kur’an’ın öğretileri doğrultusunda zavallı kadının çilesine son verdi. Kadını erkeklerle aynı ve adil haklara kavuşturdu. Kadının canını, malını, namusunu koruma altına aldı. Hatta, yüce yaratıcının emriyle kadını kutsal bir varlık ilan etti. Kadının ana olduğunu, ananın ise yeryüzündeki en değerli, en şerefli en saygıdeğer varlık kabul edilmesi gerektiğini şu meşhur sözüyle buyurdu:

Cennete giden yol ananın, yani kadının rızasından geçer. Kadını memnun etmeyen, kadının hoşnutluğunu kazanmayan kişi cennete gidemez…

Allah’ım ne büyük bir devrim! Hangi anlayış, hangi dünya görüşü, hangi ideoloji, hangi sistem kadını böyle kutsamış, ona bu onurlu makamı vermiştir? Günümüzün vahşi ideolojileri mi? Sapkın kapitalizm mi? Her şeyi meşrulaştıran, her şeyi değersizleştiren liberal düşünce mi?

Üzülerek belirtmeliyim ki günümüz dünyasına egemen olan Batı uygarlığı, İslam’ın ve Peygamber Aleyhisselamın kadını oturttuğu şerefli makamdan onu düşürmüş, asırlardır elde ettiği tüm kazanımlarını yok etmiş, onu tekrar basit, değersiz bir şehvet aracına dönüştürmüştür. Kokuşmuş Batı uygarlığının yüzünden kadın, İslam öncesi karanlık çağa geri dönmüştür. Ahlaksızlık çukurunun en dibine düşürülen, erkeklerin arzularının kölesi haline getirilen, karakter ve şahsiyet sahibi olmaktan çıkarılan zavallı kadının yeni bir ahlaki devrime ihtiyacı vardır. Yeni bir kurtarıcıya ihtiyacı vardır. Bu kurtarıcı Muhammed Aleyhisselamın vasıtasıyla insanlığa indirilen son din İslam’dan başkası değildir.

 

Allah’ın izniyle bu kurtarıcının ayak sesleri duyulmaya başlanmıştır. Şeytani güçlerin, barbar batının, silah ve teknoloji gücüne güvenip böbürlenen despot kapitalizmin tüm çabaları boşunadır. İnsanlığı yok olmaktan kurtaracak, dünyayı adalet ve mutlulukla dolduracak İslam’ın aydınlık yüzyılı başlamak üzeredir…

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *