Fransız-Ermeni
askerleri Maraş’ta “Burası artık Türk memleketi değil. Fransız müstemlekesinde
peçe ile gezilmez!” diyerek kadınlarımıza saldırmış. Merhum Sütçü İmam da
kadınlarımızın çarşafına el uzatan işgalcilere hadlerini bildirmiştir.
Tarih kitapları mı yalan söylüyor, yoksa kendini bu ülkenin sahibi gören
Batıcı zihniyet mi?
Çarşafa el atıldı diye
kurtuluş mücadelesi başlıyor Maraş’ta. Ülke kurtuldu diye bayram yapılıyor. Ama
bayramı kutlayanlar; ülkenin hakiki kurtarıcıları olan çarşaflı, sarıklı,
dindar insanlar olmayıp ülkeyi işgal eden güçlerin kadınları gibi giyinen Batı
zihniyetli öğretmenler kutlamaktadır. Ülkeyi işgalden kurtaran çarşaflı,
sarıklılar ise hala hüzünlü. O zaman biz bu ülkeyi kurtardık mı, kurtaramadık
mı? Kurtardıysak bu ecnebi öğretmenler kim? Kurtarmadıysak neyin bayramını
kutluyoruz?
Sayın ecnebi öğretmenler! Sütçü İmamlara da mı yabancısınız. Sırtını
dayadığın Kemalist sistemin dönemini bilip de Maraş'ı ‘kahramanlaştıran’
simgeyi bilememek cehaletin en karanlık halidir. 1925'te tüm halkı temsil
edecek “Kırmızı şeritli madalya” alan ve 1973'te "Kahraman" unvanını
almasına sebep olan olayın çıkış noktasını bilmemek cehalettir.
Peki, Sütçü İmam’ın başlattığı direniş olayın hikayesi nasıldı?
31 Ekim 1919 tarihinde Uzunoluk hamamından çıkan 3 kadın ve bohçalarını taşıyan
bir erkek çocuğu gören Fransız-Ermeni devriyesinden bir asker, "Burası
artık Türk memleketi değildir. Fransız müstemlekesinde peçe ile gezilmez!"
diye bağırarak kadınların peçesini açmak isterler.
Kadınlar, tesettürlerine saldıran askerlerden kurtulmak için bağırarak çevreden
yardım isterler. Olaya ilk müdahale eden Çakmakçı Sait olur. "Gavur
oğulları! Dokunmayın bacılarıma!" diyerek Fransız-Ermeni Lejyonerlerinin
üzerine yürür. Üzerinde silah olmayan Çakmakçı Sait, askerlerin açtığı ateş
sonucu hayatını kaybeder. Olayı gören Sütçü İmam silahıyla bir Fransız-Ermeni
Lejyoner askerini öldürüp diğerini de yaralar.
Tarihi vakıa da gösteriyor ki örtümüze hakaret eden cahiller bizden değiller.
Ya Ermeni ya da Fransız askerleriydiler. Demek ki örtüden rahatsız olan cahil
kafalar bizden değiller. Bunlar olsa olsa ecnebi taifesinden olabilirler.
Dağdan gelip bağdakini kovmak istediklerine göre bunlar işgal güçlerinin
askeri/öğretmeni oluyorlar.
Bu
zihniyete sahip olan insanlar; farklı fikir ve inançlara saygı duymayıp %99’u
Müslüman olan insanların mukaddesatlarına saldırarak ecnebi zihniyetin ürünü
olduklarını kendileri gösterdiler. Değerlerimize tahammül etmeyen bu Fransız
malı ecnebileri nasıl ki Sütçü imamların imanlı cesaretleri ile kovuldular,
aynı şekilde bu İslamî şiarlara tahammül etmeyen, Müslümanları Müslümanca
görmekten rahatsız olan içimizdeki ecnebiler de benzemek istedikleri
emperyalist devletlere gitsinler. İslamî mukaddesatımızla alay eden,
çocuklarımızı şirke bulaştıran ecnebi öğretmenlerin millî eğitimde yeri
olmamalı, olursa bu toplumsal bir felaket olur.
Kurtuluş
Savaşını anlatan bir karede bir tane mini etekli resim bulabilir misiniz? Mümkün
değil, bulamazsınız. Çarşaf düşmanı olup da ‘Cumhuriyet kadınıyım’ diye övünen
mini etekliler ise görüntü olarak zamanın işgalci güçlerin kadınlarına
benzemektedirler.
Cepheye
mermi taşıyan kadınlar kime benziyorlar? Bugün bu topraklarda sözde esaret
altında yaşamıyorsak bunu, çarşafıyla cepheye mermi taşıyan, yeri geldiğinde
omuz omuza çarpışan Nene Hatunlara, Kara Fatmalara, Şerife Bacılara borçluyuz.
Yarı çıplak kadınlarına değil…
Son dönemlerde 29 Ekim, 10 Kasım gibi günlerde okullarda tuhaf şeyler
oluyor. Önemli günler adı altında halkın %99'u Müslüman olan bir ülkede onların
değerlerini küçümseyen ve en önemlisi İslam’a olan düşmanlıklarını minik
çocuklara empoze eden yaratıklara neden yetkililer sessiz?
Hiçbir
kural tanımaz, ahlaki ilkesi olmayan bu ucube öğretmenler ile gelecek;
karanlığa doğru yönlendiriliyor. Müslüman çocuklarını şirke bulaştırıyorlar.
Çocukları kula kulluk etmeye yönelten bu zihniyet ülkenin tam bağımsızlaşması
önündeki en büyük engeldir. Bu gerici, mağara döneminden kalan ucube kılıklı
öğretmenlerin çocuklarımıza öğreteceği hiçbir şey yoktur. Nefsinin esiri,
şeytandan ilham alan bu zihnî karanlık ecnebi giyimli öğretmenlerle bu ülkede
birlik ve beraberlik sağlanamaz.
Sözümüzü Mehmet Göktaş
Hoca'nın sözüyle bitirelim:
Öğretmen Efendi,
Çocuklarımızın kime
ibadet edeceğine sakın burnunu sokma, buna biz karar veririz.
Vesselam…