Aile ve toplumu dinamitlemek
isteyen egemen güçlerin gerçek amacının ne olduğunu bilmez isek oyunlarını da
göremeyiz. Ortaya attıkları süslü sloganlara aldanırsak, geri dönülmez hatalara
mahkûm oluruz. Önceki yazımda belirttiğim “insan hakları, özgürlükler, kadın
hakları” vb. sözde “insani değerler” sömürgeci batı dünyasının insanları
köleleştirmek için uydurdukları “helvadan yapılmış birer put” olduğunu
karşımıza çıkan her olayda görebiliriz.
Bu haslet ve sözde insani
değerler her zaman batılı emperyalistler ve onların işbirlikçileri için geçerli
olduğunu, Müslümanlar ve mazlum dünya için geçerli olmadığı gün gibi ortada
iken buna aldanamayız. ALLAH’u Teâla El Bakara: 120. Ayetinde bizleri şöyle
uyarıyor: “Ne
Yahudiler ne de Hıristiyanlar, sen onların dinlerine tâbi olmadıkça asla senden
razı olmazlar…”
Bu ayette ALLAH’u Teâla bizleri
kat’i olarak uyarmasına rağmen maalesef hâlâ farklı gerekçelere sığınan
insanlarımız var. Emperyalist güçler ve onların piyonlarının dertleri hiçbir
zaman insanlık olmadığı gibi, kadınlarda, gençlerde, hayvanlarda, çevre de
olmadı, olmayacak. 8 Mart mücadelesini de amacından saptırarak, kapitalizmin
oyuncağı haline getirdiler. Onların tek derdi kendi emperyal planlarını
uygulamak ve o planların önündeki engelleri en vahşi yöntemlerle ortadan
kaldırmaktır.
Kendimize soralım! Bugüne kadar
bu kesimler, sloganlaştırdıkları “insani değerleri” ne zaman hakkıyla
savundular? Batılı emperyalistler ve siyonistlere karşı bir ne zaman bir açıklama
yaptılar? İnsan hakları olsun, kadın haklarından bahseden sözde sivil toplum
kuruluşları ve uluslararası kuruluşların Müslümanlara ve mazlum coğrafyalara
yönelik hiç adım attıklarını gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünkü bu hakları sadece
kendileri için isterler ancak insanlığın gözünü de sloganlarla boyarlar.
28 Şubat döneminde on binlerce
başörtülü kız öğrenci okullardan atılırken, öğretmenler, memurlar kıyımdan geçirilirken,
siz hiç kadın haklarından-insan hakkından bahsettiklerini gördünüz mü? Sırf başörtülüdür
diye hastaneye alınmayan yaşlı teyzeler bile oldu ses çıkardıklarını gördünüz
mü?
Arakan’da, Doğu Türkistan’da
Filistin’de, Yemen’de, Mısır’da Sisi darbesinde yapılan katliamlarda hiç bu
kesimlerin itiraz ettiğini gördünüz mü? Kadına şiddetten bahseden kesimler konu
ağababaları olunca üç maymunu oynayıveriyorlar. Hele yıllarca çocuk yaştaki
kızları dağa kaçırıp her türlü istismara ve şiddete maruz bırakan örgüt ve
taraftarlarının kadına şiddetten bahsetme hakkı var mı? Amma velakin İslam’dan
uzak bu kesimlerde hâya olmadığından bebekleri katlederler barış elçisi
olurlar, dağda ve siyasi partilerinde kız çocuklarına ve kadınlarına her türlü
baskıyı yaparlar sonra da, kadına şiddete karşıyız diye eylem yaparlar.
Sürekli olarak “kadın
cinayeti” ve “katil erkek” vurgusunu ısrarla yaparak
toplumlarımızı kadın-erkek diye bölerek kamplaştırmaya çalışıyorlar. Yılın bir
günü kadına yönelik açıklama yapanlar geriye kalan günlerde İstanbul sözleşmesi,
6284 sayılı yasa gibi toplumu dinamitleyen metinleri dayatıyorlar. Sözde kadın
derneği feministler, “toplumsal cinsiyet” adı altında insanlığın en büyük
fitnesi olan LGBTİ ve cinsel sapkınlığı meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Bunların
kadınlara yardımcı olma gibi bir dert yok, tek dertleri İslam’a ve Müslümanlara
zarar vermektir. Zaman zaman yaptıkları gösterilerde açtıkları pankart ve
dövizler ile açıklamalarına bakın ne olduklarını göreceksiniz. Bölgemizde “Em
nê namusâ kesine…” (Kimsenin namusu değiliz…) batıda ise, “namus benimdir çiğnetirim”
gibi yazmaya hâya ettiğimiz iğrenç sözlere sahip zihniyetin ne kadınlar, ne
insanlığa bir faydası yoktur.
Kendimizi, ailemizi ve
toplumumuzu bu kesimlerden koruyalım. İslam’ı ve İslam’ın değerlerini
nesillerimize güzel bir şekilde öğretilim ki, İslam ahlakı hakim olsun ve
toplumda ne kadına, ne de başka kimseye şiddet olmasın. Kimse de bu oyunlara
gelmesin. Unutmayalım ki, güneşin aydınlığı cehalet karanlıklarını ortadan
kaldıracaktır.
Selam ve dua ile…