Yalnızlıktır halvet.
Bir Ramazan ayı eğitimi. Hani daha vahiy inmeden önce
Peygamberimize sevdirilen bir hâl. Tabiri caizse son viraj. Bundan sonra
“Gökyüzünün Emin’i” “Yeryüzünün Emin’ine” “İkra” diyecek.
Bir Hira eğitimidir halvet.
Peygamber yalnız kalmak isteyecek. Toplumdan uzaklaşacak.
Kendini, kâinatı dinleyecek. Seher vakitlerinin tenhalığını içine çekecek. Ruhi
bir inkılabın eşiğinde, toplumsal bir değişimin hazırlığında olacak.
İcazet için gerekli bir hâldir halvet.
Ruhun olgunlaşması, gelecek görevin ağırlığını taşıması için
gerekli bir hâl. Çünkü “İkra” ile başlayan görev çok ağır bir sorumluluğu
beraberinde getirecek. Son dinin evrensel bir boyutta olduğunu, hatta cinleri
de kapsadığını hatırlarsak, halvetin ne kadar lazım olduğu gerçeğini de
anlayacağız.
Buna rağmen ilk ayetler çok çarpıcı gelmiş Resul’e.
İrkilmiş, korkmuş ve heyecan ile kendini mağaradan dışarıya atmış. Hızlıca
dağdan inmeye çalışmış. Sesler işitiyormuş etraftan. Selam veriliyormuş
kendisine. Korkusunu kendisinin üzerini örtmekle bastırmaya çalışmış.
Bir süre sonra “Kalk ve inzar et” diye komutlar almış. Bütün
ağırlığı ile vahiy inmeye devam etmiş. İşte yaşadığı bu halvet O’nun için yol
azığı olmuş.
Halvet hâli yaşamının her anında olmuş O sevgililer sevgilisinin.
Müzzemmil Süresi inince yeni bir aşamaya geçileceği belli olmuş. Gelen ayetler,
yaklaşmakta olan işkenceli, zor günlerin ayak sesleri imiş.
Bu işkenceli günlere hazırlık yine halvet ile olmuş: “Ey
örtüsüne bürünen! Geceleyin -birazı dışında- namaza kalk! Gecenin yarısında bu
vakti biraz öne veya biraz ileri de alabilirsin. Kur’an’ı tane tane, hakkını
vererek oku. Doğrusu biz sana, taşınması zor bir söz vahyedeceğiz. Şüphesiz
gece vakti etki ve uyum yönünden daha uygun ve sözün zihne yerleşmesi bakımından
daha elverişlidir. Gündüz vakti ise senin için yoğun bir koşuşturma durumu
vardır.” (Müzzemmil: 1-7)
Doğrusunu isterseniz gündüzün koşuşturması çoktur.
Meşguliyetler fazladır. Buna mukabil gecenin bir yarısında kalkıp Kur’an’ı ağır
ağır okumanın ayrı bir duygusu vardır. Sabahın getireceklerine hazırlık
anlamında teçhizatlanmaktır.
Ramazan ayı başlıyor. Belki birçoğumuzun yapmayı
başaramadığı bu halvet hâli için bir fırsat zamanına giriyoruz. Kim bilir belki
esas sorunumuz budur. Hayatın hengamesi içinde Allah ile baş başa kalıp
sorunlarımızı arz edemiyoruz.
Hatta ısrarla söyleyebilirim ki birçok sorunumuzun
kaynağında bu var. Yalnız kalamamak, takvaya erememek, kâmil insan olamamak.
Böylece dış dünyaya karşı yeniliyoruz. Hz. Musa (as) için Tûr, Hz. Muhammed
(sav) için Nûr dağları halvetin mekânı idiler. Bütün peygamber ve davetçilerin
hayatında halvetin bir mekânı ve yeri vardır.
Ramazan ayında bir halvetgâh edinmek, bunca zulmün köküne
bir dinamit koymak anlamına gelecektir.