Evvela küçük bir anekdot
aktaralım.
Hadis-i Şerif’te
Efendimiz(sav): "Ey Âişe! Eğer kavmin yeni müslüman olmuş olmasaydı,
Beyt'in(Kabe’nin) yıkılmasını emrederdim de ondan çıkarılanı (Hicr'i) tekrar
içeriye katardım, kapısını da yere yapıştırırdım; ayrıca ona biri doğu, öteki
de batıya bakan iki kapı yapardım. Böylece onu İbrahim'in temeline ulaştırmış
olurdum." buyurur. Sonraları Abdullah İbni Zübeyr (ö.692) bu şekilde
yapmış ancak ardından Haccac onun yaptığını yıkarak yine bugünkü haline geri
döndürmüştür.
Nazire olsun ve temsilde,
teşbihte hata olmasın bugün yanlış anlaşılmasaydı imanın şartları arasında
dolaylı halde yer alan Mescid-i Aksa’yı yani Kudüs’ü yani Filistin’i açıktan o
şartlar içinde zikretmek inanın abes değildi.
Özellikle de mevcut şartlarda
Allah aşkına Filistin’siz imanın değeri, ederi, tutarı nedir?
Birileri hem de sicili çok
bozuk birileri küresel şeytanların himayesinde şuradan buradan elini kolunu
sallaya sallaya gelip bir müslüman beldeyi üstelik İslamın şiarlarından olan
bir beldeyi zorla, hiçbir hak hukuk, sözleşme ölçü, ahlak, vicdan merhamet
gözetmeden gaspedecek, sistematik olarak soykırım yapacak, hiç durmadan esir
edecek, katledecek, keyfi biçimde eziyet edecek sonra bu mesele ehli imanı
ilgilendirmeyecek? İmanı alakadar etmeyecek öyle mi?
Üstad’ın dediği gibi: “Eşek
muzaaf(kat kat) bir eşekliğe girse, sonra insan olsa, “bu fikri kabul etmem”
diye kaçacaktır.”
“Bizleri gazaba uğrayan
ve yoldan sapanların yoluna iletme” (Fatiha 7)
Bu ayette gazaba uğrayanların
“isyan eden yahudiler” olduğunda tüm alimler ittifak etmişken ve Fatiha’sız da
namaz olmuyorken ve ilk kıble oluşunu da eklersek konunun sadece imanla değil
ibadetlerle de bağı çok açık ve nettir.
İsyankar yahudilerin değil de
orada hakkını arayan Filistin’lilerin aleyhine tavır takınan cahillerin bırakın
Fatiha’sının ve namazının makbul olmamasını, bu tutumları düpedüz Allah’ın
ayetleriyle alay etmek değil de nedir?
O yüzden üstüne basa basa
tekraren ve tereddütsüz şunu söylemekte bir beis yoktur:
Bana Filistin hakkında ne
düşündüğünü söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
Keser döndü, sap döndü, gün
geldi hesap döndü.
Devran döndü.
Küresel zorbaların tüm
dünyayı tapınmaya zorladıkları güç tanrılarına Allah’tan daha fazla boyun eğen
“ahmakul humakadan tahammuk etmiş sarhoş ahmak”ların ne reelpolitik zırvaları,
ne durmasından korktukları menfaat çarkları müslümanların izzetinden yana
dünyanın bundan sonraki gidişatını değiştirmeye yetmeyecek.
Sabah olduğunda yıkılan
sadece işgal rejiminin ördüğü duvarlar, yaydığı korkular filan olmayacak. Kime
işgal rejiminin güvenliğini garanti etme adına bir şeyler verilmişse hepsi
darmadağın olacak, ardarda dizilen domino taşları gibi, sonunda ne Avrupa’nın
semitik hınzırları kalacak ne de bir(leş)ik devletlerin sapık domuzları.
“Sabah yakın değil
mi?” (Hud 81)
Evet bu lanetli işgal çetesi,
günahlarımızın cezası olarak bağrımıza çakılmış bir çividir. Ama bu çivi öyle
yalnızca acıtsın diye çakılmamıştır. Bakın şu anda dünyanın tüm şer işleri bu
çiviye asılıdır. Nerede bir ahlaki ve fikri sapkınlık varsa, nerede ideolojik
bir yıkım varsa nerede insanlığı bozan bir fesadlık varsa hepsi bu çiviye
asılıdır.
O yüzden bu çivinin yerinden
çıkarılması halinde batının mevcut haliyle yerinde kalması mümkün değil.
Körfezin, Afrika’nın, Asya’nın velhasıl tüm dünyanın yerinden oynamaması mümkün
değil.
Bu kötü huylu kanser şu
yerkürenin vücudundan atıldığında inanın tüm azgın tağutlar ve sömürü düzenleri
için filmin sonu çok farklı olacaktır.
O yüzden işgal rejiminin
yıkılmaması için hepsi seferber olacaklar. İşgal rejimini tüm günahlarıyla
savunacaklar, Filistin’lileri suçlayacaklar, durdurmaya çalışacaklar.
Başaracaklar mı?
Şimdiye kadar bunun için
çabaladıkları halde başaramadıkları ortaya çıktı.
Göklerden gelen karar şimdi
daha da net.
Bayramınız mübarek olsun.