ABD de seçimler 5 Kasım’da. Her ne kadar sandık tiyatrosuna ihtiyaçları olsa da iki adayın da doğrudan seçmenleri umursadıkları filan yok. Sonuçta parası olan kazanıyor. Para da siyonistlerde. O zaman seçilmek için onların izin vermesi gerekiyor.

Biden ve Kamala sınırsız silah, füze, bomba, asker, teknoloji, diplomasi ve para ile ellerinden geleni fazlasıyla yaptılar olmadı.

Ateşkes çabaları tutsaydı yine bu duruma “israilin başarısı” diyeceklerdi o da olmadı.

Nihayetinde siyonistler, sadece işgalci oldukları topraklarda değil, küresel pazarlarda eskisine göre hayli güvensiz bir hale düştüler.

Batıya kaçamayanlar sürekli sığınaklardalar.

Amerika’nın mutlak koruma garantisi verdiği demir kubbenin kevgire dönmesi, her gün kendi cenaze törenlerine şahid olmaları ve esirleri geri getirmek için hiçbir seçeneğin tutmaması, mevcut ABD yönetimine karşı umutlarını müthiş derecede sarstı.

Son gönderdikleri hava savunma sistemleriyle güya, “şimdi süper korunacaksınız, ne olur bizi destekleyin” demiş oldular. Muhtemelen, bu yeni kubbenin de delineceğini bildikleri için seçime kadar kutsayıp, sonra çalıştıracaklar.

Fakat bu adımın, şimdiye kadar yaşadıklarını unutturma ihtimali çok zayıf.

Haliyle Kamala’ya destek konusunda siyonist güç odaklarını mecbur edecek şey, sadece Trump’ın klasik yahudi sinsiliğine uymayan açık oynama politikası olacaktır.

Evet Trump o azgınlara daha fazlasını vaad ediyor. Kendisi gelmezse siyonist rejimin iki yıl içinde yıkılacağını söylüyor. Çok daha geniş ve toplu kıyımlar yaparak tehditleri bertaraf edeceğini söz veriyor. Bu söylemlerini canlı ve içten tutumuyla ortaya koyuyor.

Ancak şov kıvamındaki keskin çıkışları Washington’un iki yüz elli yıllık devlet birikimiyle uyuşmuyor ve bu nedenle ciddiyetten uzak gösteriliyor.

Öte yandan Amerikan imparatorluğunun uzaklarda değil kendi merkezinde güçlenmesini savunduğu için küresel kontrolü kaybetmekten endişelenen derin ruh, kendisini onaylamıyor. Fakat o ne olursa olsun terör ortağından umutlu.

Aslında Suudun başına atananlar, Biden’a ilk başta gösterdikleri rahatsızlığı biraz ileri taşıyıp işgal rejimiyle normalleşmeyi erteleselerdi, Trump için bu, müthiş bir fırsata dönüşecekti.

Şimdi ABD backgroundu, Obama çizgisine yani Kamala’ya bir şans daha verecek gözüküyor.   

Velhasıl Amerika yönetimi tüm umudunu siyonistlere bağlamış durumda. Onların da şartı, gasp ettikleri topraklarda hiç kimse tarafından ürkütülmeden işgali ve yayılmayı sürdürmek.

İran, Yemen ve Lübnan için verecekleri cevabı da muhtemelen bu seçimlerin sonrasına bırakıyorlar. Zira İran’ın füze konusuna iyi çalıştığının farkındalar. Bu füzelerin Telaviv’deki yahudiye verdiği korku ve paniğin de her şeyi alt üst ettiğini görüyorlar.

Uzun lafın kısası, Hamas bir taşla on tane kuş değil, kocaman kartalları avlıyor.

 

Birkaç ay ömür biçilen askeri kapasitesi ile bir yılı aşan süredir hiç durmadan vurarak yeni bir güç dengesi kuruyor. 

Mezhepçi fitnenin ipliğini pazara çıkarıyor.

Ve Amerikan idaresinin de kilidi haline geliyor.

Yahya Sinvar, Trump’a; “Sarıbaş! gel sana iki esir verelim de tahta sen geç” dese seçimin sonucunu değiştirmiş olur.

Her halükarda, değiştiriyor ve değiştirecek zaten.

Geriye buradaki şuradaki siyoncuklar kalıyor.

Kaynak kurursa onları konuşmak yerine maç izlemek daha gerekli olabilir.

Çekirdek çitleyerek..