Ey sevgili Gazze! Ey Sevgili Filistin! Ey Sevgili Kudüs! Sana nasıl hitap edeceğimi bilemiyorum! Seni anarken, senden bahsederken öyle büyük bir onur duyuyor, öyle büyük bir coşkuya kapılıyorum ki ellerim titriyor, seni anmak, seni sevmek ayrıcalığı aşk deryasına daldırıyor gönlümü…

Sen ne kadar büyüksün ey Gazze! Ne değerli dostların var! Ne kadar çok yiğit feda oldu senin o mübarek toprakların uğruna!

Sen sadece Gazze’den ibaret değilsin… Sen aynı zamanda Kudüs’sün, Filistin’sin, Yemen’sin, Lübnan’sın, Tahran’sın, Şam’sın, Bağdat’sın, İstanbul’sun, Diyarbakır’sın ve bütün bir İslam coğrafyasısın… Senin özgürlüğün tüm bunların özgürlüğü, ümmetin özgürlüğü ve senin esaretin tüm bunların esareti, ümmetin esareti…

Seni asla terk etmeyeceğiz ey Gazze, asla bırakmayacağız seni! Gah Ensarullah olacağız; San’a’nın hain bombalar altında yangın yerine dönmesine aldırmadan, füzelerimizle Tel Aviv’in kalbine saplanarak… Gah Hizbullah olacağız, en azizlerimizi kurban etme pahasına, direnişin bayrağını yükselterek… Gah direnişe ensar olacağız, Kudüs’e hediye ettiğin kahraman liderlerinin, komutanlarının, Salih, Yahya ve İsmail’lerinin adlarını gönüllerimizin en mümtaz yerlerinde ölümsüzleştirerek…

Diren ey Gazze! Direniş cephesinin en seçkin, en öncü, en cesur ileri karakolu… Direnişinle ümmeti dirilt, gaflet uykusundan uyandır, birleştir! Sen öyle bir devrim gerçekleştirdin ki düşmanın, siyonist cephenin, küfrün başkentlerinin geçici başarıları, kof kibirleri, sahte zafer naraları seni asla yıldırmasın! Sen düşmana öyle bir darbe vurdun ki hiçbir güç siyonist düşmanın çöküş sürecini önleyemez!

Senin dostlarınız biz ey Gazze! Sana aşık dostlar… Direnişin, şehitlik sevdasının, özgürlüğün, yiğitliğin, cesaretin ne olduğunu bize öğreten ey yüce destan; dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmayı asla terk etmeyeceğiz!

Kırmızıçizgimiz, mihenk taşımız, yoldaki işaretlerimiz sensin… Mezhebine, ırkına bakmadan sana dost olanları, senin için direnenleri, seni bağırlarına basanları, senin uğrunda bedel ödeyenleri dost belleyecek, bağrımıza basacağız…  Öz ana babalarımız, kardeşlerimiz, hısım akrabalarımız da olsa; aynı mezhebin, aynı kavmin müntesipleri de olsak sana dost olmayanlardan, sana uzak duranlardan, seni bağırlarına basmayanlardan, senin için bedel ödemeyi göze alamayanlardan, seninle aynı cephenin askeri olmayanlardan beri olduğumuzu ilan etmekten çekinmeyeceğiz ey sevgili Gazze!

Seni asla unutmayacak, terk etmeyecek, yalnız bırakmayacağız ey Gazze! Sen öyle bir okul oldun ki bize; nasıl Müslümanca yaşanır senden öğrendik! Şehadet bilincini, cihat aşkını, onur ve izzetle kuşanmanın yolunu sen öğrettin bize…

Asr-ı Saadeti bugüne getirdin, peygamberin Medine’sine dönüştün. Bir avuç sahabenin nasıl olup da dünyaya meydan okuyabildiğini seni görünce anladık. Cennete görüyormuş gibi inanmanın, ölüm ötesine olan aşkın, sabrın ve Allah’a tevekkülün kitabını canlı sayfalar halinde yazıp okutturdun bize…

Bedrin aslanları nasılmış, Kerbela nasıl yaşanırmış, Kudüs’e fatih olmak neler gerektirirmiş hep senden öğrendik…

Ey Gazze! Ey Kudüs’e özgürlük yolunu açan büyük destan! Varlığınla ümit oldun bize… Bu ümidimizi bir daha yitirmek istemiyoruz… İnsanlığın maşeri vicdanı senin sayende bir daha uyumamak üzere uyandı… Bir daha uyumaya asla niyetimiz yok! Seni bırakırsak, ihanet edersek sana, terk edersek seni, insanlığın vicdanının uyanmamak üzere tekrar susturulacağını bilen bizler asla buna izin vermeyecek, terk etmeyeceğiz seni! Asla yapmayacağız bunu!