7 Ekim 2023 Aksa Tufanı Harekâtından bu yana siyonist işgal rejiminin Gazze Şeridi’nde işlediği katliam ve vahşetlerini ve direnişin haklı ve mucizevi mücadelesini kesintisiz bir şekilde her platformda gündemde tutmalıyız.

israil terör örgütü (İTÖ)’nün Gazze Şeridi’nde dünyanın gözü önünde ümmetin gözüne sokarcasına sivillere yönelik abluka, açlık, gıdasızlık, ilaçsızlık ve vahşette sınır tanımayan ve artık kavramların vahşeti anlatmakta yetersiz kaldığı bir soykırımı artırarak sürdürüyor. Ve Gazze’nin kuzeyinde hastaneleri ve sivil çadırları bombalayan vahşi siyonistler kan içmekten doymadılar ki, saldırılarını artıracaklarını açıkladılar.

Hiçbir insani ruha sahip olmayan işgal çetesi Gazze dışında Batı Şeria’da da baskın, alıkoyma ve saldırılarına ara vermiyor. Bu arada İTÖ bütün bu canice katliam ve soykırımı adım adım uygularken, sözde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve ekibi ne yapıyor dersiniz? İhanetin kitabını yazan Abbas yönetimi işgalcilere ses çıkarmazken, Gazze’ye halkın destek olmasını ilk günden beri engellemesinin yanında direnişçileri tutuklama ve şehid etmeye kadar ihaneti ilerletip sözde “operasyon” düzenliyorlar. Abbas yönetimi, Filistinli direnişçilere karşı başlatılan Cenin operasyonuna katılmayı reddettikleri için 237 askeri gözaltına aldı. İhanet bataklığına batmış Abbas gibi birçok bölge ülkesi yönetimi de ihanette sınır tanımıyor. Elbette mazlum Filistinlilerin kanları sizleri de tasmanızı tutan emperyalist siyonist güçlerin saltanatını da yerle yeksan edecektir. O zaman kaçacak bir yeriniz de olmayacaktır.

Kardeşlerimiz Gazze’de ölüm cenderesinde sıkışmış bir vaziyette çaresizlik içinde hayata tutunmaya çalışırken, zillet elbisesine bürünmüş ümmet, kınama dışında bir şey yapmıyor. Dünya üzerinde şu anda Yemen’in kahraman halkı ve yöneticileri dışında kimse imandan, cesaret ve yiğitlikten bahsetmesin. Bütün kıt imkanlarına ve dünya müstekbirlerinin tehdit ve ağır saldırılarına rağmen Gazze’ye destek olmayı lafta değil icraat ve eylemleriyle gösteriyorlar.

İTÖ’nün laftan değil, ancak güçten anladığını defalarca yazdık ve söyledik. Ancak bunu ümmet olarak yapmadığımız gibi aylardır yaptığımız basın açıklamaları, yürüyüş, miting gibi etkinlikleri de neredeyse yapmaz olduk. Affet bizi Gazze, seni yalnız bıraktık. İTÖ ve destekçileri vahşet ve kan içmekten yorulmadı lakin bizler sokaklara çıkmaktan ve Gazze’yi gündem etmekten yorulduk ve her şey güllük gülistanlıkmış gibi hayatımıza devam ediyoruz. ‘Konuşmakla bir şey elde edilmez’ denildi, bir şey yapmadığımız gibi konuşmayı da terk ettik. Vahşet artmış olmasına ve mezalim büyümesine rağmen tepkimizde neden eski canlılık yok? Vahşete bizleri de insanlığı da alıştırdılar. Bu zilleti kabullenmemeliyiz. “Hayır bu zulme, bu vahşete alışmayacağız” deyip silkinmeli ve Gazze’deki mazlumlar için ayağa kalkmalıyız.

Aynı tepkimizi, boykot meselesinde artırarak ve sürekli gündemde tutarak devam ettirmeliyiz. Bu konuda çevremizdeki herkesi uyarmalı ve aydınlatmalıyız. İşgal ürünleri ve siyonistlere destek veren firmaların ürünlerine boykot konusunda el yükseltmeliyiz. Sadece boykot ürünlerini almamakla yetinmemeli, boykot ürünleri satan işyerlerinden alışverişi kesmeliyiz. Nasıl içki ürünleri satan ve tefecilik yapan birinden alışveriş yapmıyorsak işgalcilere ait tek bir ürünü bile satan esnafı güzel bir dille uyarmalı, devam ediyorsa alışverişi kesmeliyiz. Öyle ki, tüm esnaf bu ürünleri satamaz olsun. Ancak böyle yaparsak boykot konusunda başarılı oluruz ve boykot ürünü satmayan esnafa da destek olmuş oluruz.

 

Bizler İslami ve insani sorumluluğumuzun gereği olarak bu vahşet ve soykırımı gündemde tutmaya ve tüm gücümüzle Gazze’ye destek olmanın gayreti içinde olmalıyız.

Unutmayalım! Susarak ve mazlumların sessiz feryatlarına duyarsız kalarak vahşete ortak olmuş oluruz. Vesselam…