Biz anne-babaların en büyük şikâyeti, sitemi çocuklarımızın
salih olmadıklarıyla ilgilidir. Her oturduğumuz yerde çoğu defa bu konuyu açar,
başlarız zamanın kötülüğünden, ortamın bozukluğundan, çocuklarımızın serkeşliğinden,
onlara dini bir terbiye veremediğimizden bahsetmeye…
Hâlbuki biz çocuklarımızın aynasıyız. Çocuklarımız mükemmel
birer taklitçidirler. Bizleri rol model kabul eder, her şeyi bizden alırlar.
Eğer çocuklarımızın hayatında doğru gitmeyen bir şey varsa onun kaynağı
kesinlikle biziz.
Geçenlerde kitaplığımı karıştırırken çocuk eğitimiyle ilgili
iki üç kitap dikkatimi çekti. Tekrar elime alıp inceleme ihtiyacı hissettim. Bu
kitapların hepsinin ortak görüşü çocuk eğitiminde ebeveynlerin sözden çok
eylemle etkili olabilecekleriydi. Çocuk anne-babasının sözlerinden çok
yaptıklarına, eylemlerine, davranışlarına bakar.
Rabbimiz de Kur’an’da sürekli bunu tavsiye etmiyor mu?
Söylediklerimizle amel etmediğimiz zaman bizleri kınamıyor mu, “ Ey iman edenler
yapmadığınız şeyleri niye söyleyip duruyorsunuz?” diye sitem etmiyor mu?
Bakınız peygamberlere, onlar en iğrenç bir toplumsal
ortamda, bataklığın içinde zuhur etmelerine rağmen altın nesiler yetiştirmeyi
başarabilmişlerdir. Neden? Söyledikleriyle amel etmişlerdir çünkü?
Çoğu defa sabah namazını kaçıran, namazlarını adeta angarya
bir zorunlulukmuş gibi vaktinin sonlarında, vakit kaçmak üzereyken ve baştan
savma bir şekilde kılan bir baba namazı nasıl çocuğuna sevdirebilir? O namazı
sevmiyor ki çocuğuna sevdirsin! Diliyle gece gündüz namazın faziletlerinden
bahsetsin, namazın güzelliklerini sayıp döksün; çocuk sözlerine değil,
amellerine bakar. Namazı vaktinde, huşu içinde, nafilelerine, tesbihatına özen
göstererek kılan bir baba ancak namaz konusunda çocuğuna etkili telkinlerde
bulunabilir.
Kızına, oğluna İslam’ın güzel ahlakını, Muhammedi ahlakı
aşılayıp onları edepli, hayâlı, imanlı yetiştirmek isteyen Müslüman bir anne
önce kendi yaşantısına bakmalı. Kendisi öyle mi? Çocuklarına Hazreti Fatıma’yı,
Hazreti Meryem’i anlatan anne, kendisi Hazreti Fatıma’yı örnek alıyor mu?
Hazreti Fatıma, pratikte onun rol modeli mi?
İslam
dışı yaşantıyı özendiren, cahili ilişkileri normal gösteren, İslam’ın helal ve
haramlarını yok sayan, İslam’dan uzak insanların kokuşmuş hayatlarını dramatik,
duygusal bir üslupla anlatan dizileri her gece saatlerce izleyen bir anne,
çocuklarına İslam adına ne verebilir?
Evini adeta bir sinema salonuna çeviren bu anne önce kendini
değiştirmeli, sözleriyle değil ameliyle çocuğuna örnek olmalı. Özü, sözü bir
olmalı…
Anne ve baba yaşantılarıyla en değerli şeylerinin dinleri
olduğunu çocuklarına kabul ettirmeli. Bir anne-baba eğer çocuğunun maddi
ihtiyaçlarını, okul hayatını, giyim kuşamını, sağlığını, dünyevi geleceğini
dini hassasiyetlerinden önde tutuyor, dini terbiye ve yaşantıyı önem sırasının
en sonuna alıyorsa, sonrasında çocuğum niye böyle oldu, niye Allah’tan uzak
diye sitem edemez.
Sıkıntının kaynağı çocuklarımız değil, biziz; onlar bizim
ürünümüz. Akşama kadar zihnini nasıl daha çok kazanırım, ne yapmalıyım da para
pulum daha çok olsun diye çırpınan, akşam eve gelir gelmez de televizyonun
karşısına geçip gece yarılarına kadar kanal kanal dolaşan bir baba çocuğuna ne
verebilir ki?
Günlük hayatı ev temizliğinden, pasta börek pişirmekten,
komşu ve akrabalarıyla dedikodu yapmaktan, daha güzel bir ev ve mobilya
hayalleri kurmaktan ibaret bilen, fırsatını bulunca da televizyona koşan bir
anne kızına, oğluna, yavrusuna ne verebilir ki?
Evet, dostlar, sorun bizde; dini terbiyeyi boş nasihatlerden,
bağırıp çağırmaktan, yaşanmayan telkinlerden ibaret bilen bizlerde… Biz
değişeceğiz ki çocuklarımız değişin! Biz onların aynasıyız çünkü… Mümin
nesiller, mümin anne-babaların, ama sözde değil özde, amelde mümin olan
anne-babaların elleriyle yetişir ancak!