Son günlerde çeşitli aracılar
vasıtasıyla gündeme dair açıklamalar yapan HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş, bir yerlere; “Ben buradayım, beni unutmayın” mesajı veriyor.
Malum seçimler yaklaşıyor. Demirtaş, seçim arifelerinde genellikle benzer
nitelikte açıklamalar yapıyor. Cumhurbaşkanlığına aday olduğu seçimi
hatırlayacak olursak, Türkiye’nin birlik ve beraberliğine dair yaptığı
açıklamalar habercileri çokça etkilemişti ki, kendisine saz bile çaldırtmıştılar.
Görüldüğü kadarıyla Selahattin Demirtaş, bulunduğu cezaevinden çıkmak veya
kendisine yeni fırsatların tanınması için tekrar birlik ve beraberlik mesajları
vermeye başlamış durumdadır. Yalnız eski mesajlarının bir seviye üstünde
açıklamalar yapıyor.
Örneğin Timur Soykan ve Şule Aydın; “Eğer diğer muhalefetten Kürt açılımı
bekliyorsak biz de HDP olarak Türkiye Açılımı yapmak zorundayız.” şeklindeki
sözlerini biraz daha açmasını istemişler. Demirtaş silahsız siyaset yapılması
hususunu dile getirdikten sonra; “Örneğin, Çanakkale Şehitliğini ziyaret
ederek çiçek bırakmayı, dua etmeyi, orada yatanlar gibi yan yana durmamız
gerektiğini göstermek isterim. Bunun gibi somut bazı mesajlar toplumu
rahatlatır ve toplumun tüm kesimleri derdimizi, çözümlerimizi daha içten
dinlemeye başlar.” şeklinde bir mesaj veriyor.
İlk etapta şu tespitte bulunmak gerekiyor. PKK şiddet temelli bir örgüttür.
Yaklaşık 40 yıldır başta Kürtlerinki olmak üzere kan akıtıyor. Bu yöntemle Kürt
siyasi hareketine çok büyük zararlar verdi. 12 Eylül darbesinin
hazırlayıcılarından biri oldu. Bir çok Kürt aydınının Avrupa’ya göçmesinin
sebebi oldu.
Kürt entelektüellerinin İsveç gibi ülkelerde toplanmalarının en büyük
müsebbibi, 12 Eylül rejimi falan değil, bizzat PKK’dır. Bu da beyin göçü
anlamına gelmektedir. Düşünen, üreten beyinlerin göç ettirilmesi, kör bir
şiddetin sahaya yansıması ile neticelendi. Konuşma kültürünün zayıflaması
sonucu, hiç kimse PKK’ya hatalarını söyleme cesareti bulamadı. Bu şekilde söz
alan kişiler işbirlikçi ajan diye yaftalanıyor ve günümüz devlet jargonu ile
etkisiz hale getiriliyordu.
Aslında HDP denilen parti PKK’nın kollarından biridir. HDP kesinkes PKK’dan
bağımsız bir parti değildir. PKK’nın ihtiyaç duyması üzerine kurulmuştur.
İradesi de PKK’nın elindedir. Zaman zaman yapılan benzer açıklamalardan sonra
HDP’nin başka sözcüleri, bu kez farklı sözler sarf etmektedirler. Onun için
HDP’nin öyle önemsenecek bir iradesi yoktur. Var olan irade PKK’nındır.
Yine “Altılı Masa” ve ittifaklarla ilgili soruyu yanıtlayan Selahattin
Demirtaş; “Bunu parti yönetimimize, Eş Genel Başkanlarımıza düzenli
olarak iletiyorum. Benim de dahil olduğum hatalarımız var elbette ancak
hatalarımızı parti içinde konuşup aşmayı tercih ediyoruz. Eksiklerimizi ve
önerilerimizi ise halka açık tartışıyoruz. Parti disiplini de bunu
gerektirir” dedi.
Bilmiyorum, kendisinin pişmanlık duyuyorum dediği konulardan biri, 6-8 Ekim
olaylarında Yasin Börü ve arkadaşları katledilmeleri midir? Henüz hayatının
baharında, bıyıkları yeni yeni terleyen bir gencin katledilmesine zemin
hazırlayıcı açıklamalar yapmanın verdiği vicdan sorgusu onu zorluyor mudur?
Söylenecek çok söz var. Ama şahsen Selahattin Demirtaş’ın sözlerine kıymet
vermemek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü buna benzer barışçıl açıklamalar hep
günü kurtarmaya yönelik olmuştur. PKK’ya göbekten bağlı olan birinin sözlerine
değil, söyletene bakmak icap ediyor.